Gece
Gündüz

Farklı Alanlarda Kadın Temsili

14 October 2019
2 dk'lık okuma

“İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir.”

-Goethe

Yaşamımı biraz daha anlamlandırabilmek için gün sonunda kendime sorduğumda “Ne yaptım?” diye cevapsız bırakmak istemiyorum kendimi. Ondandır ki bu yazımda biraz son zamanlarda fazlasıyla ilgi odağım olan edebiyattaki ve sinemadaki kadın temsili hakkında konuşmak istiyorum. 

Dünya genelinde çekilen sinemalara üstünkörü bakarsak, kadın imgesi, belli başlı erkek görüşleri ve gözüyle işlenmiştir. Çünkü kadın (sözde) “karakterler” ağırlıklı olarak maalesef ki; cinsel nesne, baştan çıkartan ya da yardıma muhtaç ve erkek bir kahraman tarafından kurtarılmayı bekleyen bir “nesne” olarak temsil edilmiştir. 

 Ya da güçlü edebi dönemlerin tam anlamıyla geçmişine bakacak olursak -çok çok önemli eserleri saymazsak tabii ki-  20. yüzyılın başlarına kadar erkeklerin yazdığı kadın karakterlerin hep klişe özellikleri vardı. Kadın ya anneydi, melekti, kutsaldı ya da fahişeydi, kötüydü, tekinsizdi, şeytandı…

Ya da kadın yazarlar gerçekten o kadar görmezden geliniyordu ki yetenekli birçok “kadın” yazar kitaplarını erkek isimleriyle bastırmak zorunda kalmıştı. 

Sinemaya ve günümüze kadar gelen edebiyata dönecek olursak, ağırlıklı olarak Hollywood kaynaklı filmlerde, metalaştırılmış ilginç kadın cinselliği daha çok ön plana çıkıyor ve her şey basit bir pornografi düzleminde sunuluyordu.

 

 

Hate Story 2

 

Mr. & Mrs. Smith

 

Bir Zamanlar Hollywood’da

 

Blacklash

 

Blood Beach

Hollywood’da seri bir şekilde üretilen çoğu korku, aksiyon, ya da yarış filminde kadınların öznelliği yerine kalçası bacakları ya da göğüsleri ön plandadır. 

Ne yazık ki Hollywood, sinema endüstrisinin en çok film üreten kısmını oluşturmaktadır. 

Foucault (Fuko) iktidar ve cinsiyet kavramlarını yorumlar. İktidarın disipline ettiğini söyler. 

Sinemadaki iktidar ise erkek egemen toplumdur. 

Bu vaziyet edebiyatta :

Virginia Woolf

 

Doris Lessing

 

Simone de Beauvoir

 

Ursula K. Le Guin

… gibi feminist yazarların ortaya çıkmasıyla değişmeye başlamış olsa da günümüzde çekilen çoğu sinema filminde kadınlar  hep aynı klişelerle temsil edilmekte. 

Biraz istatistiklere bakacak olursak mesela repliği olan oyuncuların sadece %30’u kadın ya da kadın oyuncuların %26’sı iç çamaşırlarıyla görünürken bu oran erkeklerde %9. Erkek oyuncuların kadın oyunculara oranla daha fazla para kazandığını söylememe gerek bile yok sanırım. 

Sonuç olarak kadın yazarların da kadın hikayelerinin de artması lazım. 

Çünkü Neşet Ertaş’ın da dediği gibi: “Kadınlar insandır, erkekler insanoğlu…”

 

 

Uras Yurdagül

İnsanlar nasıl nefes almak, yemek yemek zorundaysa ben de yazmak zorundayım. İlk gençliğimde nelere ilgi duyduğumu görebilmek ve sevdiğim şeyi yapmak hoşuma gittiği için yazıyorum.

15 Comments

  1. Bir kadın olarak bana farklı bir bakış açısıyla birlikte bazı konuşlarda farkındalık getiren bir yazı oldu kalemine sağlık.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR