Gece
Gündüz

Ölmeden Önce Okunması Gereken Kitaplar

12 March 2019
3 dk'lık okuma

Hayatın kısa olduğunu bize bir Cemal Süreyya’nın “Hayat kısa, kuşlar uçuyor” demesinden de anlayabiliriz. Bir George Bernard Shaw’ın “Hayat ciddiye alınmayacak kadar kısa” demesinden de. Ancak asıl olması ve yapmamız gereken şey aslında; şu kısa ve küçük olduğu iddiası üzerine giden bu hayatta alabildiğine okumak, öğrenmek, öğrenebildiklermizi öğretmek, kimseye kulak asmamak. Yakın zamanda yaşadığım bir olayı baz alarak konuya girmek istiyorum. Çok değil bir veya iki  gün önce serviste bir ortamda kitap okuyan birisine diğerlerinin neredeyse hepsinin yaklaşımı “Aa x neden kitap okuyorsun? ” şeklinde olmuştu -küçük düşürmek amaçlı olduğu, biraz konu üstüne düşününce anlaşılıyordur-. X şaşkınlıkla ne dediklerini anlamaya çabalıyor ancak sonunda yine anlayamıyordu. Diyaloğun devamında  “İlk kez mi görüyorsun kitap okuduğumu?” (Okuduğunu görürlerdi. Sadece onlara abes gelen şey kitabı serviste okuyor olmasıydı sanırsam) gibi bir cevap verdikten sonra x karşı tarafa, hiçbir şekilde bir daha aynı tarzda bir yaklaşımları olmadı – belki daha doğrusu olamadı-  x’e karşı.

Diyeceğim o ki kitap okumak hiçbir zaman sizi küçük duruma düşürmez. Çünkü küçük duruma düşmek ya da düşürmek  insanların birbirlerine yapmaktan zevk aldığı, hobileri haline gelen bir durumdur. Ama kağıt, kalem ve bunların fabrikasından çıkan eserler asla öyle değildir. Tam aksine sizi yüceltir daha fazla bilgi edinmenizi sağlar ve sizi insanların aksine küçük düşürmek yerine dinler. Sizinle alay etmez. Size cevap verir. Düşünmenizi sağlayarak sizi bir şekilde aklınızla alıştırma yapmaya iter. Sözün kısası okumak kötü değildir…

 

! ÖLMEDEN ÖNCE OKUNMASI GEREKEN KİTAPLAR !

ORMANLARDAN HEMEN ÖNCEKİ GECE

-Bernard Marie Koltès

 

Fransa doğumlu ve sıra dışı bir yazar olan Koltès süregelen çağın problemlerini,  koşullarını, insanların kalabalıklarda kaybolurken ve asosyalleşirken her ne kadar da birbirlerine muhtaç olsalar dahi normal bir olaymış gibi davranmalarını ve bu olanların farkında olmalarına rağmen kabullenebilmiş olmalarının açık, arı bir dille ve güzel bir anlatım şekliyle sergilemiştir .

Bu şekilde Fransız tiyatrosunun ve Türk tiyatrosu da dahil olmak üzere son dönemdeki en çok okunan, oynanan, tanınan yazarlarından biri olan ve anlaşılacağı şekilde oyunları birçok dile çevrilen bir yazardır Koltès.

 

Benim Hüzünlü Orospularım

-Gabriel García Márquez

Asıl adı Gabriel José de la Conciliación García Márquez olan yazar 1927′ de Aracataca, Kolombiya’da doğmuştur. Hala daha bütün Latin Amerikada “Gabo” takma adıylada bilinir.  Márquez yaşamı boyunca şuana kadar gelebilmeyi başarmış ustalık eseri olan  romanlar, hikayeler , oyunlar ve senaryolar yazmıştır.
Kolombiya Ulusal Üniversitesi’ndeki hukuk ve gazetecilik öğrenimini şuan yazdığı kitapları hala okuyor olabilmemizin yegane sebebi olan, mesleği haline gelmesini istediği – buna ihtimal verdiği- yazarlığı yapabilmek ve  kariyerine odaklanmak için yarım bırakmıştır.

Yazdığı son romanı Benim Hüzünlü Orospularım kitabıyla okurların sevdiği yazarlardan ve geçtiğimiz yüzyılın en iyilerinden birisi olmayı başardı. Kitabı tek bir cümleyle özetleyecek olursak;  hayatı boyunca para vermeden hiçbir kadınla ilişkiye girmemiş 90 yaşında bir adamın yaşadıkları anlatılmakta.

 

DÖNÜŞÜM

-Franz Kafka

 

Bir gün sabah gözlerini açıp kalktığında kendini böcek olarak bulan Gregor Samsa’nın hayatındaki türlü değişiklikler ve değişimleri aynı zamanda topluma dayatılan, gereksiz olan anlamını yitirmiş kalıplara bilinç düzeyinde başkaldırıda bulunan  bireyin duygusal arınmayı sağlayacak acıma ve korku duygularına yönelimini çarpıcı bir biçimde dile getirir.

 

 

 

 

KORKU

-Stefan Zweig

Güzel bir hayat süren evli bir kadının, kendini evliliğinden sıkılmasından ve çeşitli sebeplerden dolayı bir piyanistin kollarına atması sonucu şantaja maruz bırakılmasını ve daha nice olayları konu alan bir klasiktir bu kitap.

 

 

Bir an ona bakmaktan hoşlandığını, hatta zevkle ve gururla baktığını hissetti. Bunu anladığında göğüsünde bir ağrı duydu, boğucu bir duyguydu bu, bir şeyler kaçırmış olmanın üzüntüsü ve pişmanlığı, kocasıyla tensel temasta dahi hissetmediği kadar şehvetli, gerilimli bir duygu. Tam o anda kocası başını kitaptan kaldırdı. Irene kocasının bakışlarındaki yakıcı sorularla kuşkusunu ateşlemek istemediğinden aceleyle karanlığa çekildi.

 

 

 

 

Uras Yurdagül

İnsanlar nasıl nefes almak, yemek yemek zorundaysa ben de yazmak zorundayım. İlk gençliğimde nelere ilgi duyduğumu görebilmek ve sevdiğim şeyi yapmak hoşuma gittiği için yazıyorum.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR