Gece
Gündüz

Türk Blues Müziğinde Bir Efsane: Yavuz Çetin

16 April 2019
3 dk'lık okuma

Türk Blues Müziği’ nin babası olan Yavuz Hilmi Çetin,

 

25 Eylül 1970 yılında Samsun’da dünyaya gelmiştir. Gazeteci Erdal ÇETİN’in oğludur.. Bağlama ve cura çalmaya başlamış, çoğu müzisyen gibi 15 yaşında klasik gitar, 17sinde ise elektro gitar çalmaya başlamıştır.

Bir virtüoz olmasına çok  yoktur aslında. Bazı şeyler yetenek, bazısı ise sadece istekle olabilecek şeylerdir. Lakin bu efsanede her ikisinden de var.Ressam ve aynı zamanda çok iyi bir müzisyen olan Hakan Özer ile olan bir konuşmasında Yavuz Çetin ” Sence ben iyi gitar çalabiliyor muyum?” diye sormuştur Hakan Özer’e ve “Deli misin?” cevabını almıştır.

Sahiden çok çok kaliteli bir müzisyen ve bunun yanında karakteri çok sağlam olan bir adamdı Yavuz Çetin. Zaman içerisinde klavye, davul ve bas gitar ile ilerleyip müzik ile arasındaki ilişkiyi ilerletti.

Her ne kadar farklı enstrümanlar ile ilgilenmiş olsa dahi elektro gitardan asla vazgeçmemiştir…İdolu o zaman dünyada neredeyse herkesin hastası olduğu, başka bir müzik efsanesi olan Jimi Hendrix’ ti.

Yavuz Çetin, Haydar Paşa Lisesi’nde okurken yeteneği ilgisi ve isteğiyle ilgi çekti.

Okul arkadaşı  Ercan Saatçi ile yaptığı “I will cry again” parçası Hey dergisi tarafından beğeni görmesi üzerine derginin seçtiği grup için yaptıkları toplama albümde yer almak üzere hak kazanmışlardır. 1989 yılında “Labirent” adlı bir grupla ünlü olmaya daha da yaklaşmış ve daha da tanınır olmaya başlamıştır Yavuz Çetin.

 

 

 

1992 yılında Türkiye’deki ilk ve eşi, benzeri olmayan  Blues müzik grubu BLUE BLUES BAND’ ın kurulmasında rol oynamıştı. Batu Mutlugil, Zafer Şanlı ve tabii ki Kerim Çaplı gibi isimlerle kurulmuş bu grup İstanbul’da popüler Rock barlarda konserler veriyor, performanslarını sergiliyor ve bunları yaptıkları sırada birer efsane olmaya başlıyorlardı…

2 yıl sonrasında “İlk” adlı albümünü çıkardı Blues müziğin ülkemizdeki babası. Albümün amatör bir kayıt olması onun yeteneğini, çalarken tek bir vücut olduğu gitarını ve ona olan sevgisini göstermesine engel olmadı. Erkan Oğur’la birlikte çaldıkları “Dünya” adlı şarkı Sinan Çetin’in Propaganda filminde izleyenlerle birlikte oldu… Bu albüm onun birçok güzel insanla tanışmasına vesile oldu. Önce MFÖ grubunun gitaristlerinden olan Fuat Güner ile tanıştı. MFÖ ile çalışmaya başlayan Çetin yılmadan devam etti yoluna.

MFÖ zaman içerisinde Teoman,  Göksel, Kıraç, Söner Arıca gibi büyük isimler ile birlikte oldu.Bulutsuzluk Özlemi grubunun bas gitaristi olan Sunay Özgür ile çalışmıştır. Türkiye’de ilk talk box kullanan gitarist oldu. (Gökselin “sabır” adlı parçası) Hayatı boyunca yaşadığı çalkantılar sonucunda psikolojik destek almaya başlayan virtüoz, sanat hayatına yeni albüm hazırlıkları ve Shaft Blues Rock Bar’ da sahne alarak devam etti.

Hayatı gündüzleri albüm için stüdyo çalışmalarını sürdürmek, akşamları ise barda sahne almaktan ibaretti. Bu buhran sürüyor ve geçmek bilmiyordu. Kimseye hiçbir şey belli etmiyordu. Ancak konulan teşhis sonucunda yoğun bir depresyon halinde olduğunu fark ediyordu. Bir hafta hastanede tedavi gören sanatçı iyileştiği söylenerek taburcu edildi. “En iyi ilaç müzik” diyerek müziğine devam etmek için kız arkadaşı Mine Erkaya ile stüdyoya girdi ancak başarısız oldu. Müzik onu toparlayamamış, aksine bu çaba daha da kötü bir hale gelmesine sebep oldu. Doktoruna dahi hiçbir şey belli etmiyor, her seferinde iyi olduğunu söylüyordu. Ortada görünen herhangi bir problem yoktu. Verilen ek ilaçlar yardımcı olmalıydı. En azından böyle öngörülmüştü. Bunların ardından; o gün akşam efsane müzisyen stüdyoya dönmüştü. 11 de Shaft Blues Rock Bara gidecekti.

Efsane müzisyen Shaft Blues Rock Barın kapısından girmedi . 77 model KBP 09 plakalı aracı saat 7’den beri Boğaziçi köprüsünün orta köy ayağına yakın bir yerde bekliyordu. Kapılar açık ve efsane müzisyenin ruhsatı ehliyeti ve ilaçları oradaydı.” Yaşamak istemem artık aranızda” diyen Yavuz Çetin 15 Ağustos 2001 tarihinde saat akşam 7 sularında kendisini boğazın sularına bırakmıştır.

” Bir gün gelir herkes kendi yoluna gider
Her şey nasıl başladıysa öyle biter.”

Bir daha ağzından duyamayacağımız sözler onun mezar taşına kazınmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgi, saygı ve özlemle…

Uras Yurdagül

İnsanlar nasıl nefes almak, yemek yemek zorundaysa ben de yazmak zorundayım. İlk gençliğimde nelere ilgi duyduğumu görebilmek ve sevdiğim şeyi yapmak hoşuma gittiği için yazıyorum.

2 Comments

  1. Türkiye de her ne kadar gereken değer verilmesede ku Adam hakkinda bu denli guzel bir anlatim diline sahip olmasi beni çok etkiledi bu tarz yazilar daha çok gelsin

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR