Farkındalık, farkında olmak; kişinin kendi hayat kalitesinin yanında içerisinde bulunduğu topluluğun her bir üyesinin de yaşam standartlarını göz önünde bulundurması durumudur.
Çevrede olan biten olayların durumunu gözetebilmek ve ahlaki çerçeveler, etik kuralları, sosyal ilişkileri dikkate alarak olayları yargısızca kavrayabilmektir. Fakat bir şeylerin, bazı kişilerin değişmesi için sadece farkında olmak, maalesef, yeterli bir ışık değildir. Farkındayım diyebilmek, fark edebildiğin olaylar için adım atabilmek, kol kola, baş başa birlikte ayakta durabilmektir karanlık zihinleri aydınlatabilmenin yolu.
Son dönemlerde, ne yazık ki hala varlığını sürdüren bu hastalığın yanı sıra, cinsiyet eşitsizliğinin de günümüzde bu denli yaygın olması toplumsal ilerlemeyi, gelişmeyi engelleyen en önemli unsurlardan biridir. Toplumsal cinsiyet eşitliği bastırılmış, susturulmuş, şans tanınmamış cinsiyet gruplarının toplum içerisinde sosyal, politik ve ekonomik açıdan avantaja sahip olan cinsiyet grupları arasındaki verilen mücadeledir. Toplum; kültür, gelenekler ve görenekler arkasına saklanarak bireylere olmaları gerektiğini düşündükleri normları doğduklarından itibaren derilerine dikiyor. Sonucunda duygularından kaçanlar, kendilerini yetersiz hissedenler, kimliklerinden korkanlar ve daha niceleri… İnsanın, insan olmasını engelleyen bu dikişleri bazıları söküp atıp kendilerini içinde bulundukları örgü algısından, bu esaretten kurtarabilirler, kurtardılar. Fakat kişinin tek başına bu duvarları yıkabilmesi imkansıza yakındır. Bu gibi dikişlerin insanın önünde bir engel olmaması için tüm insanlık birlikte çalışmalıdır. Ve toplum için uygun imkanlar sağlanmalıdır. Benliklerini kavrayabilecekleri, kendilerini sevebilecekleri, farklılıklarıyla gurur duyabilecekleri ve önlerindeki tek engelin kendi düşünceleri olacağı bir galaksi yaratılmalıdır ki dikişler sadece iki sökük bez parçasını bir araya getirmek için dikilsin.
Üstte de bahsedildiği gibi tarihin başından beri süregelen kadına yönelik fırsat eşitsizliği şu an bile dünyamızda tartışılan en önemli konulardan biridir. Kısaca aynı noktada başlanılan serüvenin, erkek egemen toplumun dinamikleriyle şu yoldan veya diğerinden kaynaklanan bir sebeple yıkılıp, buna boyun eğilmesine zorlamaktır. Şu anda dünyadaki en iyi okullarda okuyan kadınların tarihi maalesef o kadar da geçmişe dayanmıyor. Bu bağlamda belki de en güzel örnek Oxford Üniversitesi’nin 2020 yılında 100. yılını kutladığı kadınların okula kabul edilmesidir. Özellikle eğitimde fırsat eşitsizliği konusuna odaklanacak olan bu kısa yazıda, üstte bahsedilen grotesk yapıları yıkıp kendi yollarındaki hafif rüzgarı da arkalarına alarak en yukarı ulaşma başarısını gösteren kadınları tanıtacağız.
2020 senesinde Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülen Andrea M. Ghez dünyadaki en önde gelen astrobilimciler arasında bir “kadın” olarak, Samanyolu Galaksi’sinin tam merkezinde bir kara deliğin varlığını keşfetmesiyle bilim tarihine damgasını vurmuştur. Şunu da hatırlatmakta fayda var ki Ghez fizik alanında bu ödüle layık görülen dördüncü kadın bilim insanı. 100 yılı aşkın tarihiyle prestijli Nobel Ödülü’nün sadece dört kadına verilmesinin -en başından sonuna kadar- nedenini eğitimde fırsat eşitsizliğini yaratan toplumdaki dinamiklerde aramakta fayda var.
Diğer bir örnek için de yine 2020 yılında Nobel tarihine damga vurmuş iki kadın bilim insanından bahsetmek istiyorum. Bu seneki Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülen Emmanuelle Charpentier ve Jennifer A. Doudna genom düzenleme metodu ile 2020 yılına damga vuran en önemli isimlerden olmuşlardır. Diğer yandan bu paylaşılmış ödül Nobel tarihinde ilk kez kadın adaylar arasında paylaşılan ödül olma özelliğini de taşıyor. Bu bağlamda Charpentier’in şu sözleri umarız ki genç insanlara ilham kaynağı olur: “Umarım ki bu ödül bilimin yolunu takip etmek isteyen genç kızlara örnek olup, onlara kadınların da bilimin şekillenmesinde etkileri olduğunu gösterir.”
2020 yılında çığır açan son kadın olarak Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Louise Glück’den de bahsetmek gerekir. Kendisi muazzam şiirsel sesiyle normali bir üst olana taşıyıp aynı zamanda bireysel olanı da evrensel katmana taşıyor.