Hepimizin kendine ait müziği vardır. Rahatlamak, mutlu olmak, gaza gelmek ve daha birçok sebep için dinleriz, yeri gelir paylaşırız. Müziği dinlemek kadar paylaşmak da önemlidir. Müzik paylaşmak, hislerimizi paylaşmaktır. Buna dayanarak sizleri hazırladığımız haftalık çalma listesine alalım. Keyifli dinlemeler.
Avatar “A Statue of the King” (Avatar Country/ 2018)
Son zamanlarda Avatar, yıldızı oldukça yükselmiş bir grup. Otoritelerce 2017’nin en iyilerinden seçilen Feathers & Flesh adlı albümlerinden sonra bir konsept albüme daha imza attılar. Avatar Country’nin birbirinden farklı sub-genre barındıran şarkılarından bizim bugünkü seçimimiz “A Statue of the King”. İniş çıkışlarıyla, neşesiyle öfkesiyle ve en önemlisi kaliteli müzikaliyle bu senenin en çok sivrilen parçalarından.
Behemoth “Bartzabel” (I Loved You at Your Darkest/ 2018)
Behemoth’ın son albümü I Loved You at Your Darkest, black ve death metali oldukça iyi harmanlayabilen bir eser olarak karşımıza çıktı. Şahsen black metal ile aramı asla kuramadım, bu yüzden Behemoth ile olan müzikal ilişkim 2014 tarihli “The Satanist” ile başladı. Son iki albümlerinde farklı bir yol izleyen Behemoth, amacına fazlasıyla ulaşmış durumda. Bartzabel, yumuşak bir başlangıç ve melodik nakaratla daha önce karşılaşmadığımız bir Behemoth sunuyor bizlere.
Led Zeppelin “Moby Dick” (Led Zeppelin II/ 1969)
Bir davulcu olarak bu seçimin fazlasıyla kişisel olduğunu kabul edeceğim. Aynı zamanda yaşlanmayan melodilere en güzel örneklerden biridir Moby Dick. Parçanın ilk dakikasında bizlere sunulan muazzam riff sonrası gelen devasa davul solosu ve bitiriş olarak son dokunuş… Zeppelin’in müzikal yeteneğinin ne kadar üst düzey olduğunun somut kanıtı.
Queens of the Stone Age “The Evil Has Landed” (Villains/ 2017)
QOTSA, 2017’de piyasaya sürdükleri Villains adlı son albümleriyle tarzlarında değişikliğe gittiler. Kendilerinden çok uzağa gitmeseler de müziklerindeki pop/rock esintisinin daha yoğun hissedildiği su götürmez bir gerçek. Albüm büyük bir başarı yakaladıysa da hayranların bazılarını memnun etmedi. Ben memnun olan tarafa hak veriyorum ve yılın en iyilerinden biri olarak gördüğüm bu albümü sizlere şiddetle tavsiye ediyorum.
Ghost “Witch Image” (Prequelle/ 2018)
Witch Image, gündeme bomba gibi düşen Prequelle’in hak ettiği değeri göremeyen parçalarından. Baştan sona sıkmayan albümleri alıp baş tacı yapmalıyız. Prequelle de bu albümlerden biri. Witch Image albümün en kısa ikinci parçası ve en yakalayıcı nakaratlardan birine sahip. Albümün geneli gibi bizlere birden fazla hissi aynı anda yaşatabilen bir eser. Bırakın da bu nakarat size haftalarca musallat olsun.
Power Trip “Firing Squad” (Nightmare Logic/ 2017)
Klasik thrash metal, 80’li yıllarda piyasayı salladığı zamanlarına bir daha geri dönemedi. Elimize iyi albümler ulaşsa da bunlar tamamen diğer sub-genrelarla karışmış bir thrash sunuyordu bizlere. İlk albümleri Manifest Decimation ile bizlere eski thrash tadını hissettiren grup 2017’deki adımları olan Nightmare Logic ile yılın en iyilerinden biri olmayı başardılar. Takın kulaklığınızı koşun spor salonuna!
Foo Fighters “Generator” (There Is Nothing Left To Lose/ 1999)
Son zamanlarda yapılmış olan en iyi müzik belgesellerinden biri olan “Foo Fighters: Back and Forth (2013)”, 1999 tarihli There Is Nothing Left To Lose albümünün bir büyüme sancısı ürünü olduğunu söylüyordu bizlere. Nirvana’daki ününden sonra Dave Grohl’un kurduğu yeni grubun gündeme oturmaması imkansızdı. Piyasaya adımlarını attıklarından beri ünleri durmak bilmedi. Sıkıntıları da öyle. Sık sık üye değişikliğine giden grup, üçüncü albümlerinden önce üç kişi kaldı. Birbirlerine kenetlenerek kendileri için en önemli albümlerden biri olan bu esere imza attılar ve bununla Grammy Ödülleri’nde En İyi Rock Albümü kategorisini domine ettiler. “Generator”, albümün samimiyet kokan sadece bir parçası.
Dio “Rainbow In The Dark” (Holy Diver/ 1983)
Ronnie James Dio’nun sesini duyup da tüyleri diken diken olmayan bir müziksever yoktur. Yaptığı her işle gönlümüze taht kurmuştur. Rainbow zamanları, Black Sabbath günleri ve solo kariyeri başarılarla doludur. Sonisphere Festival kapsamında ülkemizde görme fırsatı yakalayacaktık fakat festivalden kısa süre önce kendisini kaybettik. Müzik dünyasının en önemli seslerinden biri olan Dio’yu bu unutulmaz eseri ile analım.
Opeth “Blackwater Park” (Blackwater Park/ 2001)
Albümün genelinde progresif death metali iliklerinize kadar hissedeceğinizin garantisini verebilirim. Aynı zamanda birbirinden farklı anlara sahip olup da bu kadar bütün olabilen bir albüme denk gelmek zordur. Müzik ile başarılı bir karanlık atmosfer yaratabilmek Opeth’in uzmanlık alanı. On iki dakikalık bu parçanın da her anında kendinizi farklı bir karanlıkta bulacaksınız. Ayrıca, 1:46’da giren gitara lütfen dikkat edin, uzun süre unutamayacaksınız.
Slipknot “All Out Life” (2018)
Listemizin kapanışını bu parçayla yapmasaydık olmazdı. Slipknot gümbür gümbür gelen yeni albümleri hakkında bizleri oldukça meraklandırıyor. Elimize bir tekli ulaşmadan bile yeteri kadar heyecanlıydık zaten. Bir de hiç beklemediğimiz bir anda elimizde bulduğumuz All Out Life işin içine eklenince, sabırsızlık tavan yaptı. Iowa sertliğinde bir albüm geldiğine artık eminiz. Muazzam davul tonu ile kafamızı duvarlara çarpan, giriş riffi ile bir de tavana fırlatan bu parça son zamanlarda dizilen her çalma listesine dahil olmalı. Bu arada, Corey’nin vokallerine asla doyamadığımız da doğru.