Bir sanat sembolü olan deniz kabuğu, Antik çağlardan beri yaygın olarak tasvir edilmiştir. İlk örneklerine Antik Yunan’da rastlanılmıştır. Doğurganlıkla doğrudan ilişkilendirildiği için birçok sanat eserine de konu olmuştur. Öyle ki, aşk ve güzellik tanrıçası olarak kabul edilen Venüs, uzun bir gezintiden sonra sahilde karaya oturan bir deniz kabuğundan doğmuştur. Botticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” eserinde tasvir ettiği bu muazzam olay deniz kabuğunun sanatsal anlamdaki varoluşuna verilebilecek en güzel örneklerdendir.
Latin Dünyası, kelimenin tam anlamıyla deniz kabuğunu sanat sembolü olarak benimsemiştir. Anlam derinliği nedeniyle mozaik süslemelerin de vazgeçilmezi olan deniz kabuğu birçok sanatçıya ilham olmuştur. Poussin, Tiepolo, Titian ve Botticelli gibi önemli sanatçıların tuvallerinde aşk tanrıçası genellikle büyük bir kabuk içinde denizin ortasında durur, ancak bazı durumlarda dişi ilkenin sembolü olarak elinde bir deniz tarağı da tutar. Yaşamın kökeniyle ilişkilendirilen kabuğun birçok alanda sembolizm değeri taşıması şaşırtıcı değildir.
Özellikle 17. yüzyılda deniz kabuğu toplayıcılığı Hollanda’dan diğer Avrupa ülkelerine yayıldı. Hollanda’da deniz kabuğu toplayıcılığı bir deniz ticareti olarak yaygınlaşmaya başlasa da resim sanatında da yerini aldı. Böylece Flaman resimlerinde oluşturulan birçok kompozisyon kabuk sembolü natürmortlarda kendini göstermeye başlar. Bu resimler çoğunlukla hedeflenen bir anlamı temsil eden alegorilerdir. Resimlerde yer alan içi boş deniz kabukları, yüzeysel olarak yaşanan hayatın boşluğunu simgeliyormuşçasına insan varoluşunun güvencesizliğine gönderme yapan uyarı nesneleridir.
Doğurganlık fikri referans alınarak yeni bir yaşamın başlangıcının simgesi olarak da kabul edilen deniz kabukları dinsel ögelerde de kendine yer bulmuştur. Buna paralel olarak, Hıristiyan dünyasında birçok nesnede deniz kabuğu sembolüne rastlanmaktadır. Budizm’de de deniz kabuğu, iyi şanslar ya da iyi yolculuklar dileyen sekiz sembolden bir tanesidir. Öte yandan Aztekler için de doğurganlığın sembolü anlamına gelen deniz kabukları vazgeçilmez ögeler arasındaydı. Böylesine derin bir anlama sahip olan bu sembolün sanatsal ve dinsel ögelerde yerini alması yadsınamaz bir gerçek. Ayrıca dini anlamla örtüşmesinin yanı sıra bir bilgi sembolü veya genellikle belirli karakterlere atfedilen daha yüksek bilginin elde edilmesi olarak kabul edilen ezoterik anlamla da örtüşüyordu.
Son olarak kocaman bir sanat eseri olan yaz mevsiminin, vazgeçilmez bir sembolü olarak nitelendirildiği deniz kabukları, denizin derinliklerinden getirilen birer hatıralardır.