Gece
Gündüz

Röportaj: Yemek mi Yememek mi? İşte Bütün Mesele Bu!

31 May 2023
yazdı
8 dk'lık okuma

Yaşamak için mi yemek yenir yoksa yemek için mi yaşanır? Diyetisyen Dilan Sağlam ile yaptığımız röportaj ile doğru bilinen yanlışları düzeltip, yemek konusunu güzelce irdeleyeceğiz…

Kimimiz yemeği sadece bizi hayatta tutan unsurlar olarak görsek de çoğumuz için yemek bir tutkudur. Sosyal yaşamın bir parçası, dışarı çıkmak isteyen duygulara bir aracıdır.

Yorgunken dışarıdan söylenen bir hamburger, arkadaşlarlayken dışarıda yediğimiz o makarnalar, regl ağrısı çekerken üst üste götürdüğümüz çikolatalar ve malum hafta sonları “binge watching” ile Netflix izlerken yavaş yavaş yediğimiz cipsler, pizzalar… Aile toplantıları, bayram ziyafetleri, yoğunluktan acelece geçiştirilen öğünler, “Ben sabah kahvaltı yapmıyorum ya kahve içiyorum!” diyenler…

Yaz gelecek diye, kilo aldığımız için, bedenimizi beğenmediğimiz ya da daha fit olsun istediğimiz için başlayıp yarıda bıraktığımız o diyetler… Yediğimiz için duyduğumuz suçluluk, hazır gıdalar, kebaplar, köfteler, pastalar, börekler…

Yemek hayatımız ile iç içeyken çoğumuz hala nasıl beslenmemiz gerektiği konusunda kafası karışık durumda. Bu nedenle bu yazımda sevgili diyetisyen ve beslenme danışmanı Dilan Sağlam ile beslenme üzerine bir röportaj hazırladım.

Gelin okuyalım bakalım, beslenme neymiş ne değilmiş…

Dyt. Dilan Sağlam

Öncelikle bize beslenmenin tanımını uzman görüşüyle yapabilir misin? Her gün iç içe olduğumuz bir kavram olmasına rağmen çoğumuz beslenmenin ne olduğunu bilmiyoruz.

Beslenme bebeklik döneminden itibaren yaşamımızı devam ettirebilmek, yaşam kalitemizi artırmak, sağlığımıza sağlık katmak adına bizler için yeterli ve dengeli besinleri hayatımıza dahil etmemiz demek. Beslenmek için saat kurmak, acıktığında yemeyi ertelemek, kilo vermek için aç kalmak demek değildir. Çoğu kişi beslenmenin tanımını yanlış anlıyor. Her şeyde olduğu gibi bunu da bir kalıba sığdırmaya çalışıyor. Benim beslenme anlayışım acıktığımda ihtiyacım olanları vücuduma vermem demek. Az mı gelecek, çok mu gelecek bunu vücudumu dinleyerek yapmam demek.

Diyetisyen eşliğinde beslenmemi düzenlemek istiyorum. Nereden başlamalıyım?

Önce bir kan tahlili yapılmalı… Herhangi bir sağlık sorunu varsa bu tespit edilmeli ki kişinin beslenmesi buna göre yönlendirilsin. Bununla birlikte nasıl beslenmek istediği, nelerin kişiyi yanlış etkilediği tespit edilmeli. En önemlisi ise diyet algısı düzeltilmeli. Hala herkes diyeti “detoks” olarak görüyor, kavram olarak “diyet” varsa sevilen besinler olmamalı olarak anlaşılıyor. Halbuki diyet bu değil. Diyet, hayat kalitesinin artması demek. Kişi de diyeti korkulacak bir beslenme düzeni olarak görmeden diyetine rahatlıkla başlamalı ve hayatına dahil etmeli.

Ne kadar uğraşırsam uğraşayım kilo veremiyorum. Neyi yanlış yapıyorum?

Çoğu kişinin sorunu bu. En büyük yanlış diyet algısı. İlk etapta kendini kısıtlama, sonrasında ise sürekli yeme olarak bir döngü içerisinde devam ediyor. Bu uğraşlar genelde böyle devam ediyor. Çünkü ilk algı “kilo vermem lazım”. Kişi şunu düşünmüyor; “Neden kilo vermem lazım? Kilo vermek için neleri değiştirmem lazım? Kilo vermeyi neden bu kadar önemsiyorum? Kilo vermeyi neden başarı olarak görüyorum?” Önce bu sorulara cevap verilmeli. Daha sonra sürece odaklanmalı. Kişi zaten tartıyı merkezine koyduğu için kilo veremiyor çünkü kendine zaman tanımıyor. Sanki vücut bir robotmuş gibi davranıyor. Diyete başladım hemen kilo vermeliyim diye düşünüyor ama olay bu kadar basit değil. Herkesin vücudu hemen adapte olamaz. Bunların dışında kişinin bir sağlık sorunu olabilir, ona uygun bir beslenme düzeni olmayabilir, stres seviyesi yüksek olabilir, temiz oksijeni az bulunan bir ortamda yaşıyor olabilir gibi gibi nedenler sıralayabiliriz.

Suyun diyetteki önemi nedir?

Su her şey için temel taş. Su yoksa vücudun yakıtı yok demektir. Su yoksa vücut iyi çalışamaz. Su olmalı ki kişinin sindirim sorunları az olsun, tatlı ihtiyacını daha iyi kontrol edebilsin. Yağ kaybı desteklensin. Su içelim ama tabii suyun da fazlası zararlı bunu da göz ardı etmeyelim.

Yemek yerken bir şeyler izlemek aslında sağlıklı bir davranış değildir değil mi?

Evet değil. Ne yediğinizi anlayabiliyorsunuz ne de ne kadar yediğinizi. Yediğiniz yemeğin dokusunu anlamıyorsunuz, gerçekten hoşunuza gidip gitmediğini anlamıyorsunuz. Sadece yemek için yemiş oluyorsunuz ve genel de böyle kişiler bu yüzden ihtiyacından fazlasını yer ve bu alışkanlık haline geldiği için sürekli bir şeyler izlerken yemek ister.

Çok yoğun tempoda yaşıyorum. Yemek hazırlayacak vaktim yok, neler yapabilirim?

Haftada 1 günün belli bir saatini haftanızı planlamak için zaman ayırabilirsiniz. Mesela buzdolabında neler var, bunlarla bu hafta neler yapabilirim diye bakabilirsiniz. Örneğin brokoli, kıyma, mevsim yeşilliklerinizin olduğunu varsayalım. Brokoliyi temizleyip ön haşlama yapabilirsiniz. Bu brokoli ile brokoli lazanya yapıp bunu 2-3 gün yiyebilirsiniz. Brokoliyi mevsim sebzelerinizle birleştirip salata yapabilirsiniz, brokoli çorbası yapıp öğünlerinizin yanına ekleyebilirsiniz. Bakın tek bir sebze ile birden fazla yemek yapabilirsiniz ve bu da haftanın en az 4 günü yemek düşünmemeniz demek. Tabii sıkılmamak için tek bir sebze tercih etmek zorunda değilsiniz burada demek istediğim şey, rahatlıkla haftanızdan 2-3 saat ayırarak bütün bir hafta neler yiyeceğinizi ayarlayabileceğinizi anlatmak istedim.

“Mindful beslenme” kavramı nedir? Bunu hayatıma entegre edersem ne gibi değişiklikler olur?

Ne yediğimizin farkında olduğumuz, bilinçli ve farkındalıkla beslenmek demek. İlk soruda da aslında anlatmak istediğim buydu. Bizler yediğimiz bir meyveden bile tat almayı unutuyoruz, hayatımızın yoğunluğunda temel ihtiyaçlarımızı göz ardı ediyoruz. Yemek yemek istemeyi suç gibi görüyoruz. Halbuki beslenmek temel bir ihtiyaç, bu çerçevede baktığımız zaman zaten yemeye anlam yüklemeyi azaltmış oluyoruz. Mesela düşünelim en son yediğimiz yemek bize neler hissettirdi? O yemeğin dokusunu anladık mı, yemeğin yağını, tuzunu, baharatını fark edebildik mi, yemek yerken başka şeyler mi düşündük yoksa o anda mıydık? Kısacası mindful beslenme kişinin her anlamda kendini fark ederek beslenmesi demek.

Sürdürülebilir diyet nasıl olmalıdır?

Tamamen kişinin hayatına uygun bir beslenme düzeni olmalı. Mesela diyelim kişi 3 ana öğün besleniyor, ona 2 ana öğün beslenme düzeni ile destek olmak kişiyi sadece strese sokar. O şekilde kilo verse bile koruyamaz. Kendi hayat düzenine göre geç mi kahvaltı yapmak istiyor, öğle yemeği istemiyor mu o zaman ona göre 2 ana öğün düzeni ile devam etmesi gerekiyor. “Şu diyet şu kadar kilo verdiriyor”dan daha çok “ne bana iyi gelecek, ne benim hayatıma uygun ve ben neyi devam ettirebilirim” buna bakıp, bu şekilde düzenini devam ettirmeli. Diyet listelerine bağımlı kalmak yerine kendini fark etmeli, ezbere gitmek yerine kendini dinlemeyi öğrenmeli. Sürdürülebilir diyet demek benim için budur.

Duygusal yiyiciyim bu döngüden çıkmak için neler yapabilirim?

Bu karışık bir konu. Neden duygusal besleniyor, tetikleyen unsurlar neler önce bu tespit edilmeli. Çoğu kişiyi yanlış diyetler, kilo vermeyi merkezine almak, yemek yemeye anlam yüklemek duygusal yemeye itse de bazılarının temeli bebeklik, çocukluk döneminden başlıyor. Duygusal yiyici olan kişilerin ilk hedefi önce bunu tedavi etmek daha sonra kilo vermek istiyorsa kilo vermek olmalı. İlk etapta duygusal yemenin nedenleri bulunmadan kilo vermeye çalışıyorsa bu ne yazık ki bir döngü olarak devam ediyor. Unutmadan bazı kişiler psikolog desteği de almalı, bu konu basit bir konu değil. Herkes uzmanlığını yapmalı, eğitimini almamış bir beslenme uzmanı bir psikolog gibi davranmamalı.

Hep kilo vermekten bahsediyoruz ama kilo almak isteyen insanlar da var. Bu durumda nasıl bir yol izlemek gerekir?

Kilo almak vermekten çok daha zor. Bu kişiler genelde iştahsız oluyor. Önce yine kan tahlili yapılmalı, daha sonra kişinin iştahını açmak için az ve sık beslenme planı uygulanmalı. Tüketimi daha kolay olsun diye mesela meyveli, yulaflı içecekleri hayatına dahil etmeli. Çorba, salata yemeyi seviyorsa bunu yemeğinin sonuna doğru tercih etmeli. Spor yapmalı çünkü bu kişilerde genelde kas kaybı görülüyor ve aynı zamanda sporu iştahını açmak için yapmalı. Fakat bu süreç uzun bir süreç gerçekten kendisine zaman tanımalı.

Et yemek yıllardır süregelen bir tartışma. Bazılarımız etsiz yasayamaz, bazılarımız et yese de suçluluk hisseder ve giderek yaygınlaşan veganlık kavramı var. Et ve diğer hayvansal ürünleri gerçekten beslenmemizden çıkarmamız biyolojimiz için sağlıklı mı?

Evet veya hayır demek zor. Her geçen gün artan bilimsel çalışmalar bizleri etkiliyor. Et için konuşacak olursam dozunda tüketildiğinde faydalarını hiçbir besin karşılayamaz. Fazlası ise kolesterolden, kalp damar rahatsızlıklarına kadar birçok soruna yol açar. En iyi omega 3 kaynağı olan balıklar kalp ve damar sağlığımız için olmazsa olmazımız ve evet takviye olarak da alabiliriz. Süt ürünlerine gelecek olursam şu an çok tartışmalı bir konu. Bilimsel çalışmalar ikiye ayrılmış durumda. Bir grup asla olmamalı, bir grup az ve dozunda olabilir diyor. Çalışmalardaki olumsuz sonuçlar porsiyon fazlalığında ortaya çıkıyor. Yine kapı dengeli beslenmeye çıkıyor. Ne demiş atalarımız azı karar, çoğu zarar. Yani kar ve zarar ilişkisine bakacak olursak porsiyona dikkat ederek tercih ettiğimiz et, balık, yumurta, peynir, yoğurt bize destek sağlarken fazlası beraberinde birçok rahatsızlığı getiriyor. Aynı zamanda fazla tüketim aslında dünyayı kirletiyor. İster vegan olalım, ister vejetaryen olalım önemli olan bize neyin iyi geldiği. Kaçıncı yüzyıldayız tıp ilerledi, ilaç ve takviye sektörü derya deniz her şey bizler için ve bize destek sağlamak için.

Son olarak, spor ve beslenme birlikte olmak zorunda mıdır?

Hayır değil, sadece bizler artık hareket etmeyi unuttuk. Her şeyi tek tıkla hallediyoruz bu da aslında oturduğumuz yerden yağlanmak demek. Çoğu kişi her şeyi tartı için yapıyor ama beyin ve kalp sağlığı için aslında temiz oksijenin ve doğru nefes almanın önemini göz ardı ediyor. Masa başı çalışan kişi sağlığı için aslında gün içerisinde 30-45 dakika hareket etmeli. İster evinin koridorunda yürüsün, isterse dışarı çıksın, isterse yoga yapsın. Bu kilo için değil kendi sağlığı için atması gereken bir adım olmalı. Mesela diz rahatsızlıkları arttı bunun nedeni yanlış beslenme ve hareketsizlik demek istediğimi bu şekilde özetleyebilirim.

 

Sizler ne düşünürsünüz sevgili okurlarımız? Sizin bakış açınızda yemek ve diyet nedir?

 

https://www.instagram.com/dytdilansaglam/

 

 

Ayşe Köse

I have graduated from Ege University Bioengineering Department. Currently, I am a postdoctoral researcher at KU Leuven Belgium. Because of my work, I have lived in Korea for some time. The time spent in Korea made me fall in love with Korean Culture. I have started learning Korean at King Sejong Institute in Turkey. As a writer and editor, my main passion on my articles are Korean culture, sustainable fashion, classical art, biological arts, movie critiques, yoga and meditation.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR