Gece
Gündüz

Sanat Tanrısaldır

21 August 2024
yazdı
4 dk'lık okuma

Buraya döndüğüme inanamıyorum!

Daha iyi girizgahlarım da olmuştu, kabul. Her birinizden özür dilerim sevgili okurlarımız ama kabul edelim siz bu yazarı biraz patavatsız çokça da içindekini içinde tutamayıp kalemine fışkırttığı için seviyorsunuz. Bodoslama girişim için özür diler, her birinize en içten selamımı ederim efendim, siz satırlarımız aracılığıyla bizlerle buluşurken size uzun süredir yayınlamayı çok istediğim serimi açıklıyorum: Sanatın İzinden. İlk yazısı için de daha fazla tutmayayım sizi, keyifli okumalar…

 

 

“İnsan doğanın mükemmelliğini taklit etmeye çalışırken sanatı keşfetti.”

Sanat üzerine muhabbetler serisinin ilk yazısı ile selamlar olsun efendim. Üstteki yazı bilindik birinin o özlü sözlerinden değil, şu an satırlarını okuduğunuz yazarın şahsi düşüncesidir. Fakat sanat nasıl var oldu? Tarihin ilk başlarından beri bugüne değin varlığını devam ettiren, kendini katlayan, güzelliğiyle baş döndüren sanat ne oldu da ortaya çıktı? Hep mi vardı yoksa çabaların sonucunda mı oluştu?

Üzerine çokça soru sorulabilir sanatın. Belki cevaplanır belki cevaplanmaz ama sonsuz sorunun, sonsuz yorumun derinleştirdiği bir konu. Varlığımızı aktarmanın, kendimizi anlatmanın, söylemeye korktuklarımızın, atmaya çekindiğimiz çığlıkların, sesli veya sessiz kendimizi keşfin ve yaşadığımız dünyanın betimlemesinin en güzel hali sanat. Sanat tarihine baktığımızda ilk sanat eseri olarak mağara resimleri gösteriliyor, Paleolitik Çağ ise bu mağara resimlerinin yükseliş dönemi olarak nitelendirilebilir. Mağaralarda yaşayan dönemdeki insanlar ne düşünüyordu tam olarak asla bilemeyecek olsak da o zaman sanat anlamında bir istekle mağara duvarlarına etrafında gördükleri hayvanları, doğadaki motifleri, doğayla nasıl uyum içinde yaşadıkları ve doğadaki tehlikelerle nasıl baş ettiklerini işledikleri kesin. Gözlem ve deneyim, hayatta kalmanın kilidi olup kendisinden sonrakilere öğütlenmeliydi ve insanlık bunu tırnaklarıyla, etrafındaki taşla toprakla bulduğu her doğal malzemeyle duvarlara kazıyarak işledi.

Biraz daha zaman makinesini ileri yıllara alalım. Paleolitik Çağ’ın da ilerisine… Küçük toplulukların, devletleşme yolunda veya değil küçük yerleşim yerlerindeki insanların neler yaptığına bakarsak sanat kendini yine göstermiş. Kilden, topraktan yapılan küçük vazolardan tutun süsleme ve kendini korumak için sığındığı inançlar doğrultusunda yapılan minik heykelcikler, elde mimari ve mühendislik anlamında hiçbir şey olmadığı halde devasa kayalara yapılan eşsiz oymalar da erken tarihin sanatsal çabalarıdır. Genellikle etraflarındaki hayvanları, bitkileri ve yüce olarak gördükleri görsel ve soyut varlıkları sanat eserleri olarak nitelendirdiğimiz eşyaların ve yapıların üzerine işleyen insanlık sanatın yalnızca ham maddesini kullanarak bugün bile izlerini hayranlıkla seyrettiğimiz sanat eserlerini ortaya koydular. Neydi bu ham madde? Yaratıcılık ve hayal gücü. Perspektifi biraz da kendi kültürümüze çevirelim istiyorum burada. Dokumacılık, kültürümüzün geçmişte de bugünde de çok önemli bir parçası olagelmiş olup aynı zamanda sanatın ve tasvirin en ince, en meşakkatli hallerinden biridir. Basit bir yün ve kıldan ne olur ki denmemiş hem yaşam alanını sıcak tutacak hem de onu güzelleştirecek fonksiyonel bir sanat gelişmiştir o seyri doyumsuz kilimlerde, halılarda… Tamamen elle yapılan bu kilimlerdeki her desen doğanın içinde olanların bir tasviri ve yaşama dair deneyimlerdir. Çoğunlukla hayvanlar, dini motifler, gök cisimleri ile süslenen bu kilimlerde sanatın her boyutunu görmek mümkündür.

Tarihten sıyrılıp daha geniş bir pencere ile sanatı ele alalım. Dünya üzerinde bugüne değin adını bildiğimiz ya da bilmediğimiz belki milyonlarca sanatçı geçti. Kaya oymacıları, dokumacılar, ressamlar; müzisyenler, heykeltraşlar, seramikçiler; hattatlar, yazarlar, dansçılar, tiyatrocular ve niceleri… Sanat her yerde, tarihin ve zamanın her noktasındaydı. Hala daha da öyle. Tarihin de sesi oldu, insanlığın da… Doğadaki yaşam ve var oluş serüveni kadar mükemmelleştirme, güzelleştirme isteğini yansıttı insanlık sanatla. Mükemmel neredeydi? Mükemmel olan neydi? Doğa, mükemmel olandı geçmişten beri. Her şeyin mucizevi bir yaratımın sonucu olarak müthiş bir simetrisi, sakin fakat hayranlık duyduran mükemmel bir uyumu, gözü yormayan gönlü coşturan bir harikalığı var doğanın. Güzellik tanrıdan gelen, doğadan görülendi. Tanrısal bir kavramdı mükemmellik. Bizlerse bu mükemmelliği yakalamak istedik. Onu tutmak, onunla uyumlanmak, onunla başkalaşmak, onunla anlatmak ve var olmak istedik. İnanç sistemleri defalarca kez değişse de bir yaratıcının varlığı ışığında mükemmellik kavramı hep vardı.

İnsanlık gördüğü bu doğal sanat eserine hayran kaldı.

Onunla hayatını sürdürdü.

Onunla can buldu.

Onunla savaştı.

Ona sığındı ve ona saklandı.

Doğanın bir taklidini yapmak istedi.

Sanat, böylelikle kanı canı olan, coşkun bir deniz dalgası gibi gücüne güç katan bir kavram oldu. Devleşti, devirler boyunca güçlenerek devleşti ama asla yok olmadı. Sanat tanrısal olana heyecan duymaktı ve bu heyecanın insanca bir yansımasıydı. Emsalsiz bir yansıma, şahane bir taklit.

İlahi yaratımın peşinden neredeyse vahşi bir açlıkla koşan insanlık tanrısal mükemmelliği izleyip taklit ederken sanatı keşfetti.

Ve evet, sanat icat olunmadı. Sanat hep vardı. Doğa, çabasız ve ilahi olan o muhteşem eser sanatın en bakir, tanrısal haliydi. İnsanlık olarak bu keşfin her anında yeni bir şeyler kattık, çıkardık kendimizden ve taklit çabamız asla bitmedi. Yorulup eskimedik bu yolda. Mucizevi bir gücü vardır bu yönde sanatın.

Bu nedenle sanat tanrısal, sanatçı ise tanrısalı taklit edendir. O ne güzel taklit o ne güzel varlıktır ki bugünlere gelmiş, geleceğe de güzellikle taşınacak olan…

Melike Kongu

Ege Üniversitesi reklamcılık bölümü ve Anadolu Üniversitesi antrenörlük eğitimi mezunuyum. Edebiyat ve 19 yıldır uğraşmakta olduğum dövüş sanatları en büyük aşkım. Boş vakitlerimi roman yazmak, resim yazmak ve yabancı dil öğrenmekle geçiriyorum. Cehennem Çiçeği, Ay Yükselirken ve Kara Defter isimli üç romanım var. İyi derecede İngilizce ve Japonca biliyorum.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR