Gece
Gündüz

Orwell ve Gerçekler: 1984

8 October 2018
2 dk'lık okuma

Sistem sevilmek, benimsenmek ister. Ama kimse sistemin bunu tatlı dille yaptığını iddia etmedi, değil mi? Tarih boyunca hangi siyasal düzen hoşgörülü gelip tatlı tatlı kendini kabul ettirmiştir ki? Büyük Birader’i de seven koca bir toplum var. Peki Büyük Birader sevilesi biri mi?

Orwell’in 1984’ü yazarken çıkış noktası Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sı olmuştur. Bu yüzden iki eseri arka arkaya okumam benim için bir avantaj oldu. Fakat Orwell zeminini sağlam oluşturduğu hikayesine öyle gaddar bir gelecek teorisi yerleştirmiş ki insan günümüzle benzerliğinden ötürü korkmadan edemiyor. Düşünce suçunun affedilmediği, gerek fiziksel gerek duygusal olarak insanları sevmenin, insanlara bağlanmanın akıl almaz sonuçları olduğu bir toplumdan bahsediyoruz. Güvenecek kimsen kalmayacak ki sisteme sırtını dayamaktan başka çaren de kalmasın. Her yerde seni izleyen bir göz olduğu fikri, çevrendeki insanların da güvenilir olmadığı gerçeği ile birleşince alın size paranoyanın hası! İnsan doğası gereği yalnız kalamaz. Güvenecek kimsesi kalmadığında mecburen sistemin kurallarını benimser. Ne yapabilirsin ki? Tuvalete gitsen peşinden gelen bir kontrol sistemiyle karşı karşıyasın. Bireysel bir isyan nereye kadar sürdürülebilir?

Orwell’in üstünü örtmeye gerek duymadığı farklı teorileri de var eserinde. Kitap içinde kitap bölümlerinde göreceksiniz ki aslında sahte savaş psikolojisi ile insanlar korku politikası izlenerek uyutuluyor, ayaklanma ve benzeri sistem karşıtı olayların yaşanması büyük ölçüde önleniyor. Bu olayların önlenmesi de sistemin işine geliyor elbette. Orwell’ın teorisine göre sistem bizleri uyutmak için geniş çaplı bir danışıklı dövüş içinde. Bu yüzden kitabın başından beri yüzümüze vurulan o alıntı var: “Savaş barıştır. Özgürlük köleliktir. Cahillik güçtür.” Cahil bir toplum yönetilmeye müsaittir. Körleşiyoruz. Göremiyoruz ve köleleşiyoruz. Korkuyla baskı altına alınıyoruz. Sosyal medyayla beyinlerimiz yıkanıyor. Düşüncenizi paylaştığınız o sosyal medyada her hareketinizi gözleyen binlerce göz var. Bu sistem, Orwell’ın bahsettiği sisteme benzemiyor mu sizce de? Yine bir bilim kurgu klasiğinde tüyler ürpertici bir komplo teorisinin gerçek olduğunun hayretle farkına varıyoruz. Kullandığımız dil, kültürel değerlerimiz ve olaylara verdiğimiz tepkiler git gide değişiyor. Asıl tüyler ürpertici yanı da bunun farkında olmamız. Yavaşça değişiyoruz ve bundan şikayet etmiyoruz. Ta ki gözümüzü açmayı akıl edene kadar. O zaman da elbette iş işten geçmiş oluyor. Umalım ki kimse gelip dişlerimizi sökmesin.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR