Dünyanın en uzun yaşayan insanlarına dair haberleri dönem dönem mutlaka görürüz, peki bir dönem bir vatandaşımızın dünyayı uzun ömrüyle şaşırtmayı başardığını ve kıtalararası şöhrete kavuştuğunu kaçımız biliyoruz?
10 Osmanlı Padişahı, 28 Sadrazam, 1 Cumhurbaşkanı, 5 Başbakan görüp 6 savaşa katılan ve bazı kaynaklara göre 11 ya da 13, bir başkasına göre ise 29 kez evlenen bu uzun ömürlü kişi Zaro Ağa’dan başkası değildir. Evliliklerinden beşi kız, sekizi erkek 13 çocuğunun olduğu söylendiği gibi bu çocuk sayısını 36 olarak aktaran kaynaklar da mevcuttur ve sayısını bilmediği kadar torun sahibi olan Zaro Ağa’nın çocuklarının birçoğu Zaro Ağa hayattayken vefat eder. 1774 yılında doğduğu söylense de nüfus cüzdanına göre 1777 yılında Bitlis’in Mutki ilçesinin Meydan Köyü’nde dünyaya gelen Zaro Ağa dünyanın en uzun yaşayan insanlarından biridir ve hayatı romanlara, filmlere konu olacak cinstendir desek yanlış olmaz. Zaro Ağa’nın doğduğu sıralarda Osmanlı tahtında 1. Abdülhamid hüküm sürmektedir, daha sonra II. Selim, IV. Mustafa, II. Mahmud, Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murad, II. Abdülhamid, V. Mehmet Reşat ve Vahdettin’in padişahlık dönemlerine tanıklık eder. 600 yıllık bir imparatorluğun yıkılışına da şahit olan Zaro Ağa cumhuriyetin ilanını ve Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhurbaşkanlığında da 5 başbakan görür.
18. yüzyılın sonlarına doğru memleketinden çalışmak için İstanbul’a gelen Zaro Ağa burada Selimiye Kışlası, Ortaköy Camii, Tophane Camii ve Dolmabahçe Sarayı gibi sayısız eserin inşaatında taş taşıyıp hamallık yaparak çalışır. 1798’de Osmanlı Ordusu’nda asker olan Zaro Ağa, Akka kalesinde Napolyon’un liderliğindeki Fransa ordularına karşı mücadele eder, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığı 1826’da ocağa kayıtlı bir asker olarak kıyımdan Ayasofya altındaki dehlizlere saklanarak kurtulur. 1828’teki Rus – Osmanlı savaşına da katılır ve burada gazi olur, askerlik ve savaşlar sonrası inşaat işlerinde yaptığı hamallık mesleğine geri döner ve ellili yaşlarının başlarında İstanbul Hamal Topluluğu’nun başını geçerek diğer Kürt hamallara abilik ederek saygı duyulan bir sima olarak anılır. 20 sene kadar hamal kahyası olarak görev yaptığı meslekten sonra operatör Emin Bey’in başkanlığı zamanında belediye serhademelliğine (baş hademelik) getirilir ve bu görevden ölene kadar 50 Lira maaşa bağlanır. İstanbul’daki hayatını Tophane’de küçük bir evde geçiren Zaro Ağa 1920lere gelindiğinde Sanayi-i Nefise Mektebi’nde öğrencilere modellik yapmaya başlar ve tam da bu dönemde yaşı itibariyle idarecilerin dikkatini çekerek reklam kampanyalarında kullanılmak istenir. Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti tarafından yapılan fındık reklamlarının yüzü olur, uzun yaşamasının sırrı fındığı bağlanır ve bu daha sonra başka ürünler için de tekrarlanır. Tanıtım yüzü olduğu ürünlerin bir kaç farklı dile çevrilerek kartpostal olarak yurtdışında da basılmasıyla uluslararası bir şöhret haline gelir ancak bu şöhret ona hüzünlü başka kapılar açacaktır. Zaro Ağa’yı ve yaşını para kazanma aracı olarak gören bazı kimseler onu Avrupa ve Amerika’ya gitmeye ikna eder. 1925 yılında İtalya, 1930’da Amerika, 1931’de İngiltere ve ara dönemlerde de Avrupa turneleri olmak üzere ömrünün son yılları onun üzerinden para kazanmak isteyenlerin elinde oradan oraya sürüklenerek geçer. Peki yalnız mı gitmiş kimseyi yanına almamış mı demeyin, yanına almak istedikleri bir şekilde onun üzerinden para kazanmak isteyenler tarafından hep ekarte edilmiş, onların da başına gelmeyen kalmamış desek yeridir. Hermen Norden isimli bir Amerikalı ile gittiği Amerika’da bir çadırda obje gibi sergilenir ve kendisiyle fotoğraf çekilmenin ücreti ise 10 Dolar olarak belirlenir, eğer öperek poz vermek isteniyorsa ücrete 5 Dolar daha eklenir.
Tabi bundan kendisinin kazancı ne kadardır adil ya da eşit midir bilinmez. Bu dönemde Zaro Ağa ve karşılaştığı ilgi gazetelerde sık sık kendine yer bulur, yerli basında bile onun yurtdışı maceraları konuşulur. Avrupa turnelerinden birinde İngiltere’deki sirklere çıkartılır, burada ünü yayılan Zaro Ağa çeşitli açılışlar, sergiler ve etkinliklerde boy gösterir. Öyle ki 9 Ağustos 1931 tarihinde İngiltere’nin Liverpool şehrindeki Goodison Park Stadyumu’nda gerçekleşen Liverpool-Everton müsabakasında futbolcu olarak sahaya çıkarılır. Yoğun bir katılımın olduğu bu maç ve meraklılar sayesinde dünya basınında daha da ünlenir.
Özellikle Amerika turnesinde “bir sirk hayvanı gibi sergilenmesi” ailesini oldukça üzer ve dönmesini isteseler de ellerinden bir şey gelmez, yurda tamamen döndüğünde ise Tophane’deki evine yerleşir ve ömrünün son yıllarını sakinlik içerisinde evinde geçirir. Bu dönemde kendisiyle yapılan röportajda uzun yaşamanın sırrının yediğine içtiğine dikkat etmesinde olduğunu söyleyen Zaro Ağa hayatı boyunca çoğunlukla yoğurt, ekmek yiyerek beslendiğini ve bu sayede bu yaşa kadar gelebildiğini belirtir. Koca bir tarihe sahne olan bu hayat da 29 Haziran 1934 tarihinde Şişli Etfal Hastanesi’nde son bulur.
Hayatı kadar ilginç olan ise bu koca ömürde savaşlar, yaralanmalar, trafik kazaları, iş kazaları atlatsa bile elden ayaktan düşmeden bu kadar yıl yaşayan adamın yapılan otopside aslında oldukça hasta olduğunun anlaşılmasıdır. Ailesinin rızası olmamasına karşın İstanbul Üniversitesi’nde yapılan ve 2,5 saat süren otopside Zaro Ağa’nın o uzun ömrüne rağmen tüberküloz, kalp büyümesi, beyinde damar tıkanıklığı ve üç böbreklilik gibi 49 maddelik sağlık sorunlarına sahip olduğu anlaşılır ve normal şartlarda bu maddelerden birinin bile bir insanı öldürmeye yeteceği belirtilir. Zaro Ağa’nın ölümü de oldukça ses getirir ve yerli yabancı bütün basın cenaze merasimini takip ederek bunu okuyucularına ulaştırır. Bir buçuk asra uzanan hayat en sonunda Eyüp Sultan Camii mezarlığında “Bitlisli Şemsi Ağa Oğlu 160 yaşında ölen Zaro Ağa’nın Ruhuna Fatiha – 1934” yazılı bir taşa sığar. Yaşıyla dünyayı şaşırtan adam da bilenler için dudakta bir tebessüm bilmeyip yeni duyanlar için ise bir şaşkınlık ifadesi yaratarak şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayılarak günümüze kadar gelir.