Gece
Gündüz

Geçmişe Dönüş

8 September 2020
yazdı
3 dk'lık okuma

Yazı yazmak hiç bilmediğimiz yerlerde hiç bilmediğimiz insanların kalbine dokunmak gibi.
Bir yazıyı okurken kendimden de bir şeyler bulmaya çalışarak okurum. Konu her ne olursa olsun mutlaka bir şeyler denk gelecektir. Ben de sizin hayatınızdaki bir parçaya değinebilmek adına başlıyorum bu yazıma.


Bu cümle aslında bizlerden yaşça büyük insanlardan duyduğumuz bir cümle  “ nerede o eski zamanlar” “nerede o eski bayramlar”.
Günümüzde her şeye çok çabuk ulaşıp çok çabuk kullanıp, tüketiyoruz. Önceden bir bilgiye ulaşmak için sayfalarca koca koca ansiklopediler karıştırırdık. Gelişen çağımızda ise internet hızı kadar kolay tozlandı ansiklopedi kapakları, hatta çoğumuzun evinde “ yer kaplamasın “ diye bulunmuyor olması bile çok olası.

Şimdi sizi geçmişte farkında olmadan şimdiyse “Nerede o eski zamanlar?” dediğim, geçmişteki günlere ufak bir özlem giderme yolculuğuna çıkarmak istiyorum.

Milli Bayram Kutlamaları 

Ben ilkokuldayken her milli bayram öncesi mutlaka haftalarca gösteri hazırlardık. Yağmur çamur dinlemeden, ders aralarında ders sonrasında çalışmalar mutlaka olurdu. O zamanın en çok dinlenen şarkılarından biri seçilir, özel koreografiler geliştirilir, o güne özel gösteri elbiseleri dikilir ve bayram arefesi mutlaka elbiselerle okul bahçesinde son çalışmalar yapılırdı.

Aile ve Arkadaşlık Sevgisinin Önemli Olduğu Dizi ve Filmler

Süper Baba desem kimler hatırlar? Ya da 7 Numara desem? Çılgın Bediş, Bizimkiler, Bizim Evin Halleri, Sıdıka… Belki de ben saymaya başladıkça sizlerinde zihinlerinde başka harika diziler de canlanmıştır. Sadece aile bağlılığı konusu olmasa da bu diziler sanki daha bir keyifliydi, bilemiyorum. Hababam Sınıfı… Kaç defa izlediğimi bilmem. Şimdi açsam yine aynı keyifle izlerim. Eski filmler diziler sonunda hep bir hayat dersi vererek yapılmış benim görüşümce. Mesela benim en sevdiğim film olan Selvi Boylum Al Yazmalım’ın herkesçe bilinen ‘Sevgi emekti’ repliği aslında bizlere birçok şeyi açıklıyor.

Misafirlik Buluşmaları

Yine cümleye önceden ya da ben çocukken diye başlayacağım ama önceden pazar günü gezmesi diye bir söylem vardı. Mutlaka akrabalar gezilirdi. Çayın yanında bisküvili sohbetler, “Aman daha meyve yiyecektik. Nereye gidiyorsunuz?”dan misafir gelen ailenin çocuğunun uyumasıyla misafirlik buluşmalarının kapı önünde vedalaşma sırasında yarım saat günün özeti sohbetinden sonra biten tatlı ve sevimli yorgunluklardı. Şimdi o kadar yoğun bir hayat koşuşturması içindeyiz ki “En son ne zaman bir misafirliğe gittin?” diye sorsanız uzun uzun düşünür de bulamam sanırım.

Dini Bayramlar

Açıkçası, itiraf etmek gerekirse az önceki maddede belirttiğim yoğun hayat temposunun bir arası gibi dinlenme hayali kurulan tatillere dönüştü. Elbette yine aile büyükleri ziyaret edilir el öpülür ama sanki çocukken daha güzeldi her şey. Bayram için ayrı kıyafetler alınırdı. Mahalleden çocuklar şeker toplardı. Tanımadığın insanlarla bile bayramlaşılırdı. Şimdi sanki kimsenin kimseye hiçbir konuda tahammülü kalmamış gibi. Ya büyüdük de hayatı hayatın gerçeklerini görmeye başladık ya da artık birçok şeyin çocukluğumuzda kaldığı gibi bu da kaldı.

Fotoğraf Çekmek

Günümüzde çok daha kolay olmasına rağmen bence 36’lık pozlu fotoğraf makinelerinde çok daha kaliteli fotoğraflar çekilirdi. O zaman sadece mutlu anları ölümsüzleştirmek isterdin. Kısıtlı olduğu için az çeker, anı yaşardın. Şimdiyse anı yaşamaktan çok, o zaman dilimini belgelemekle uğraşmaktan çok bir vakit geçiremez olduk. Tabii genel konuştum, hepimiz her zaman böyle yapıyoruz demiyorum ama bazen farkında olmadan çoğumuz bunu yapıyoruz ve o fotoğraflara çok uzun zaman bakmıyoruz bile.

Aslında yazamadığım birçok şey var geçmişe dair özlenilen. Bugünün mü güzel olmadığından yoksa o zamanların ayrı bir güzelliği olmasından mı bilemem ama çoğu insandan duyduğum eski günlere dair bir özlem konusu vardı. Ben de kendime göre yorumlayıp ilk yazımda sizlerle paylaşmak istedim. Umarım okurken kendinizden bir şeyler bulup keyif alabilmişsinizdir.

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR