Gece
Gündüz

200 Yıllık Önyargı: Gurur ve Önyargı

27 January 2019
3 dk'lık okuma

200 yılı aşkın bir süredir kendi kemikleşmiş hayran kitlesini asla kaybetmemiş bir yapıttır, “Gurur ve Önyargı”. Her okurunu da farklı bir yönü ile etkilemiştir. Austen hakkında yerini uzun süredir koruyan gizem, çoğu okurun onun romanlarına olan merakını açıklayabilir. Erken ölüm nedeninin tam olarak bilinmemesi, hayatını dışarıya kapalı olarak yaşaması bunlardan sadece ikisi. Bu yüzden de çok araştırılan biri olmuştur Jane Austen. Zaten “Gurur ve Önyargı”yı anlamak ve amacını kavrayabilmek için Austen’ı tanımak ve dönem hakkında bilgi sahibi olmak büyük bir önem teşkil ediyor.

Kitabın adı ancak bu kadar güzel seçilebilirdi. Evet, hep bir romantizm ve aşk çerçevesine hapsedilmiş bir eser olmuştur fakat başlığı ile içeriği arasındaki bağlantıyı kurmak bu bakış açısını daha da derinleştirecektir. İnsanların gururları ve her zaman karşılarına çıkan önyargıları yalnızca flört dönemlerinde baş gösteren bir durum değil. Kitapta gördüğümüz tüm insani ilişkilerde kendine yer bulan, insanların birbirini tanımadan önce aşmaları gereken gri bir bulut oluyor, gururları ve önyargıları. Ama asla ve asla tam olarak çıkılamıyor bu bulutun altından.

1800’lü yıllarda İngiltere’de kadınların içinde bulunduğu toplumsal statünün bilinmesi, roman için kolaylaştırıcı bir ön hazırlık olabilir. Romanda bu durum gayet iyi anlatılmakta, fakat elbette bilgi sahibi olmakta fayda var. Bu durumun bilinmesinin, “Gurur ve Önyargı”nın yalnızca belli bir kısma hitap eden bir roman olduğu “önyargısını” kırmak için gerekli olan bir şey olduğunu düşünüyorum.

Kitapta vurgulanan en önemli gerçek ise toplumsal statü. Kadınların davranışlarına, diyaloglarına ve birbirlerine bakış acılarına lütfen dikkat edin. “Bir kadın yalnızca evlendiği ve sağlam bir yuva kurduğu kadar değerlidir.” Dönemin genel anlayışını böyle sert bir dille açıklasak yine de gayet yerinde bir söylem olacaktır. Kadınların böyle bir toplumda varoluşlarını ve akıl sağlıklarını korumak için istemeden de olsa taktıkları maskeler vardır. Bahsettiğim davranışlar ve diyaloglar bu maskeleri örnekleyecek şekildedir. Hiçbir kadın koca bulmanın onlar için hayati bir durum olduğundan şikayetçi değil; erkeklerin kendilerinden üst bir statüde olduğunu kabul etmek kadınlar için sorun değil. Çünkü kadın, toplumda asimile olmamak için bu gerçekleri göz ardı edip maske takmak zorunda kalıyor. Burada 200 yıl önce yazılmış bir romandan bahsediyor olsak da şu an içinde bulunduğumuz durum da pek farklı değil. Kadının toplumdan gördüğü baskı, kadını kendi kendini susturmaya itiyor. Yani; kadın toplum tarafından susturulmuyor,  çok daha kötüsü; korkudan kendini susturuyor.

Jane Austen, eserinde bunları söylerken aslında parmak basılması gereken bir noktayı vurguluyor. Fakat üzücü bir gerçeği de net bir şekilde görebiliyoruz, Austen kendisinin de bu maskeyi takmak zorunda olduğunun farkında. Bahsettiği bu dönemin içinde yaşayıp, bu devirde hala konuşulan cesur bir roman kaleme almak kolay değil. Birkaç aksaklık yok değil, özellikle bu kadar çok karakterin olması ve çoğunun birbirinden ayırt edici özelliğe sahip olmaması kafa karıştıran bir durum olabiliyor. Ayrıca anlatılmak istenen biraz daha kısa anlatılabilirdi, belli yerlerde akıcılık sorunu yaşadığımı itiraf etmeliyim. Vurgulanan ana noktaları göz önünde bulundurmak ve kitabın kabından daha geniş düşünmek bu aksaklıkları unutturacak derecede güçlü olguları ortaya çıkarıyor. Bu yüzden kitaba “Dönemin kızları zengin koca arayışında” tarzı sığ bakışlarla yaklaşmadan, biraz daha detaylı düşünülmesi görüşündeyim.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR