Mistik efsaneler ve lanetli hikayelerin her birinin bir doğuşu vardır. Bu zamana kadar yazılmış/çekilmiş çoğu eserde genel kalıplarla bu hikayeyi gördük. Elbette her şeyin bir kökeni vardır ve köküne indiğiniz olaya daha farklı bakmamak elde değil.
Kitabın konusu hakkında fazla bilgi vermek içeriğini berbat edecek, buna eminim. Çünkü “Biz Hep Şatoda Yaşadık” farklı bir ilerleyişe sahip. Yalnızca konu değil, konunun istenilen gibi verilmesi için kullanılan birinci kişi anlatımı da alışılmışın oldukça dışında. Yaşanan olaylar ve karakterin iç dünyası karşılaştırılırken hedeflenilen o ikilemi yaşatmak belki de romanın en kuvvetli kozu.
İstenilen atmosferi yaratmak çok zordur fakat bunu üstü kapalı bir şekilde hissettirmek çok daha zordur. Blackwoodların evindeyken dışarıdaki ağaçların yapraklarını, kurumuş dalları ve sarmaşıkları görmeden hissetmeye benziyor kitabın atmosferini özümsemek. Yoğun bir gerilimi neden yok, çünkü hedeflemiyor. Shirley Jackson’ın günümüz korku edebiyatını şekillendirdiği göz önünde bulundurulunca, insanlar gerilim dozunu yüksek bekleyip hayal kırıklığına uğramış gördüğüm kadarıyla. Kitap sizi korkudan sıçratmayı amaçlamıyor. Daha çok gotik bir hava yakalamaya çalışıyor, huzursuzluk üzerinden yürüyor, bunu da zaten başarıyor. Yüksek dozda gerilim bana soracak bu hikayeyi bozacak bir unsur olurdu.
Sade dil ile bunaltmayan yoğun bir anlatım oluşturmak muazzam bir yetenek. Bir süre önce okuduğum Herta Müller’in Nobel ödüllü eseri olan “Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım” da yine yoğun anlatım olarak tabir ettiğim yoldan ilerleyen bir eserdi ve adını başarıyla duyurmuş olmasına rağmen -tüm saygımla söylüyorum- benim için biraz bunaltıcıydı. Shirley Jackson daha psikolojik bir tahlil ortaya koymasını rağmen çok daha akıcı ve bunaltmayan bir yoğun anlatımla karşımıza çıkıyor.
Elbette, üzerine emek verilmiş her esere saygım var fakat Shirley Jackson gibi ustaların okunmayıp gerçekten yetersiz kabul edilebilecek kitapların çok satanlarda olması benim sinirlerimi bozuyor. Şahsi fikrimdir, katılmayabilirsiniz. Kesinlikle saygısızlık etmek istemiyorum. Özellikle bir kitap örneği vermiyorum fakat gündemi takip edenler zaten az çok neyi kastettiğimi anlamışlardır. Korku edebiyatı ve gotik edebiyatının ortaya çıkış noktasından buraya kadar yollar nasıl çizildi fark edemiyoruz ve bu üzücü. Yalnızca bu türler de değil, farklı alt türlerden bambaşka örnekler de verebiliriz. Kapsamlı araştırmalı ve okumalıyız. Ben düşünüyorum ki; başarılı eserler hayat değiştirir ve hayatımızı değiştirmek bizim tercihimizdir.