Karanlık bir tünelde bir süredir grup halinde yürüyorsunuz. Kaynaklarınız tükenmek üzere, yorulmuşsunuz, ölümün güvenli kollarına karşı koyamayacak hale gelmektesiniz. Tam umutların tükenmek üzere olduğu anda tünelin sonunda ışık görünüyor. İşte skolastik düşünceden Rönesans’a geçmek böyle bir şey.
Sanattan biraz zevk alan her ruhun veya okul sıralarından geçen her yorgun öğrencinin duyduğu bir terim Rönesans. Hepimizin bildiği gibi “yeniden doğuş” demek fakat neyin yeniden doğuşu ? Tarihçilere göre Antik Yunan ve Roma kültürünün. Antik Yunan’da ilk güzele ilişkin felsefi yaklaşım olan Pythagorasçılara göre güzellik zıtlıkların uyumuyla sağlanabilir. Daha sonra Romalı mimar olan Vitruvius ideal vücut oranlarının kurallarını belirlemiştir. Ayağın boyu vücudun 1/6’sı, yüzü vücudun 1/10’u gibi temel kurallar Antik Yunan heykellerinin yanı sıra Rönesans resminde de kullanılan ölçütler olmuştur. Leonardo Da Vinci, Vitruvius Adamı çiziminde bu görüşlerden esinlenmiştir. Rönesans döneminde bu uygulamada yapılan ilk eser Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosudur. Az sonra eserlerimizi inceleyeceğiz ancak biraz daha girişe ihtiyacımız var.
Orta Çağ’da kilise merkezdeyken hümanizm akımıyla beraber Rönesans insanı merkeze koymuştur. Hümanizm akımı ahlak ve yaratıcılık olarak insanın kendi kendisine yetmesini ve başka şeylere başvurmamasını söyler. Böylece sanatın önce insan için yapılmaya başlanmasıyla Antik Yunan ve Roma’ya belirgin bir dönüş görüldü. Sanatçılar artık din adamlarını geçmeye başlamıştı. Artan ticaret ve Haçlı Seferleri kazançları Rönesans’ın İtalya’da başlamasına zemin hazırladı. İtalya’daki Medici, Pitti, Rucelai gibi zengin aileler sanatçıları destekledi.
Olabildiğince klasik ders bilgilerinden kaçarak hazırlamaya çalıştığım girişten sonra 6 etkileyici Rönesans tablosuna göz atalım. Bakalım kaç tanesini biliyorsunuz ?
1.KUTSAL ÜÇLÜ FRESKİ, MASACCIO, 1427
Bu fresk Floransa, Santa Mario Novalla Kilisesi’nde yer almaktadır. İsa’nın çarmıha gerilişini konu almıştır. Freskin tam ortasında çarmıha gerilen İsa, onun arkasında Tanrı vardır. Masaccio matematikçidir ve figürlerin oranları gözlemseldir. Bilimsel perspektifi ilk kullanan kişi olarak bilinir ve bu resimde gerçek mekan yanılsaması yaratır. Seyirci mekanın içinde gibidir. Mavi ve kırmızı tonlarının zıtlığı uyum sağlamaktadır. Kemerin içindeki iki kişi Meryem Ana ve İncil yazarı Yuhanna’dır. Meryem Ana’nın seyirciye doğru bakması ve eliyle olayı işaret etmesi onun gerçek dünya ve ilahi dünya arasındaki bağlantı olduğu olarak yorumlanmaktadır. Kemerin dışındaki iki kişi ise resmi yaptıran kişilerdir. Bu nedenle onları resimden ayırmıştır. En aşağıdaki iskelet izleyiciye ölümü hatırlatmaktadır ve üstünde ‘’Bir zamanlar neysen oydum, ne olacaksam yine oyum’’ yazar.
2.AZİZ SEBASTIAN’IN ŞEHİT EDİLİŞİ, ANTONIO DEL POLLAIUOLO, 1475
Sebastian, Roma imparatorunun savaş alanında ve Roma’da güvenliğini sağlayan bir komutandır. Hıristiyanlığı yayma gibi bir görevi vardır fakat yakalanınca direğe bağlanarak askerler tarafından atılan oklara maruz kalacaktır. Fakat ölmemiştir ve Irene tarafından kurtarılıp iyileştirilir. Yeniden yakalandığı zaman ise sopalarla dövülerek öldürülür ve lağım çukuruna atılır.
Eserde Sebastian acı çeker gibi gökyüzüne bakmaktadır. Bu, onun görevinde başarısız olduğu için Tanrı’ya hüznünü dile getirişini yansıtır. Rönesans ile beraber güçlenen perspektif kurgusu bu eserde de vardır. Gittikçe daralan ve uzaklaşan şehir perspektifi güçlendirmektedir. Resme simetrik bir düzen hakimdir. Üç temel poz altı okçu tarafından canlandırılmaktadır. Bu okçuları Sebastian’a göre simetrik bir şekilde resme yerleştirmiştir. Eserin arka planındaki kemerli kap Roma’nın giriş kapısı olarak yorumlanmaktadır.
3.ÖLÜ İSA’YA AĞIT, MANTEGNA, 1480
İsa çarmıhtan indirilmiş ve henüz mezara koyulmamıştır. İsa öldüğü için ağıtlar yakılmaktadır. Ağıt yakanlar eserin bir köşesine sıkıştırılmış ve İsa’yla temas halinde değillerdir. Normalde klasik eserlerde görülmeyecek bir perspektifte İsa sunulmuştur. Bu eserde önden kısaltım tekniği kullanılmıştır. Böylece izleyici sanki İsa’nın ayak ucunda gibidir. İsa’nın üzerindeki örtünün kıvrımları bedenine vurgu yapar. Başındaki hale görüntüsü kutsallığını simgelemektedir. Eserde sanki bir morgdaymışçasına depresif bir hava vardır.
4.VENÜS’ÜN DOĞUŞU, BOTTICELLI, 1484
Eser, Mediciler tarafından sipariş verilmiştir. Güzelliğin ve aşkın tanrıçası Venüs, eserin odak noktasındadır. Yunan mitolojisine göre Kronos, babası Uranüs’ün cinsel organını denize atar ve denizi döller. Bunun üzerine Venüs doğar. Tabloda bu an vardır. Eserde Meryem Ana kültürü Venüs’te canlandırılmıştır. Klasik heykellerde bu Venüs duruşu Venus Pudica (ahlaklı Venüs) olarak adlandırılmaktadır. Botticelli bu resimde oranları bozmuştur. Venüs’ün boyun ve kol oranları yanlıştır. Bu bozulmalar, tablonun bütününde uyum yakalanması içindir.
5.ARNOLFİNİN EVLENMESİ, JAN VAN EYCK, 1434
Sanat tarihinin en önemli eserlerinden biridir. Sanat tarihi dersimizde hocamın bu eser üzerinde uzunca durduğunu hatırlayabiliyorum.
Bu eser Rönesans’tan kalan kuralları yıkmıştır. Tablonun simgesel önemi vardır. Sanatçı yağlı boyayla çalıştığı için eserde ince işçilik mevcuttur. Öndeki köpeğe yakınlaştırıp bakarsanız tüm tüylerini detaylı görebilirsiniz. Figürlerin kıyafetlerinden ve oda detayından zenginlik söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Simgesel anlatımlara gelirsek, avizede yanan tek bir mumun Tanrı’nın tek ve her şeyi gören olduğunu simgelediği söyleniyor. Arkadaki aynadan odanın içi görünmektedir. İlk defa dış bükey aynayla iç mekan görülür. Aynanın etrafında ise İsa’dan betimlemeler vardır. Bu aynanın aslında odanın içini göstermekten ziyade Meryem’in bekaretine gönderme yaptığı söylenmekte.
Öndeki köpeğin Roma mitolojisinde sadakat tanrıçası olan Fides olduğu söylenir. Köpek tablolarda sanatçılar tarafından sadakat sembolü olarak kullanılmaktadır. Camın önündeki portakallar o zamanlar çok pahalı olduğu için zenginlik sembolü olarak kullanıldığı görüşünde olanlar var.
Arnolfinin pencere tarafında yani evin dış kısmıyla bağlantılı olan yerde konumlanmış olması erkeğin dış dünyayla bağlantısını, eşinin ise evin iç tarafında konumlanması kadının evle bağlantısını simgelemektedir. Resimde çoğu şeyin ise hala çözülemediği düşünülmektedir.
6.SON AKŞAM YEMEĞİ, LEONARDO DA VINCI, 1498
İsa tam ortada, havarileri ise üçlü gruplar halinde yanında konumlandırılmıştır. İsa’nın içlerinden birinin onu ele vereceğini söylediği andır. Havariler ‘’Ben miyim?’’ diye tartışmaktadır. Ortama sadece İsa’nın arkasındaki pencereden ışık girişi var. Eser oran orantı açısından oldukça meşhurdur. Çünkü İsa’nın başını merkez olarak kabul edersek resmin her yerine eşit uzaklıkta olduğunu görürüz. Çoğumuz Da Vinci’nin Şifresi romanıyla bu eseri duymuştuk fakat romanda eser hakkındageçenler çoğu sanat tarihçi tarafından yalan olarak nitelendiriliyor. Örneğin roman İsa’nın solundaki figür aslında havari Yuhanna değil Mecdelli Meryem olduğunu söylemektedir fakat bunu destekleyecek bir kanıt yoktur. Resme baktıkça baktıran başka bir detay ise havarilerin yüz ifadelerinde değişimlerdir. Eser hakkındaki çözümlemeler hala devam etmektedir.
Not: Bu yazıyı üniversite hayatımın en güzel dersi olan Sanat Tarihi dersine adıyorum.
KAYNAKÇA