Edebiyat insanoğlunun bakış açısından tutun en küçük bir olaya karşı olan tutumuna kadar bütün bireysel fakültelerden beslenir. Yani kısaca birey ve tabi ki beraberinde getirdiği öznel olgular ve edebiyat ayrı düşünülemez. Tiyatro bir edebi tür olmasının yanında sadece diyaloglardan oluştuğu için karakterlerin iç dünyasına ve içinde bulunduğu karmaşaya ayna tutmada rakipsiz bir türdür. Üstte de bahsedildiği gibi edebiyat bireysel fakültelerden beslendiği için ister istemez mikrokozmik bir alan oluşturuyor, ki böylece bazı edebiyat eserlerinden bahsederken “evrensellik” kavramından bahsedebiliyoruz. Bundan yola çıkarsak bu yazı bazı araştırmacılar tarafından evrensel olarak nitelendirilen William Shakespeare’in Hamlet (1600) eserini kişisel görüşlerime de yer vererek eserdeki “evrensellik” kavramını incelemeyi hedefliyor.
Öncelikle bir eserin evrensel olmayışını savunan argümandan başlamak belki de en doğrusu. Vefa Taşdelen’e göre “edebi olanda genelde yazarın kişiliğinin yansıdığı ve bir tekten ya da tekil örnekten hareketle, belli bir zaman ve mekân çerçevesinde yazılmış bir eserle karşılaşılır” (Taşdelen, 2015: 436). Yani Taşdelen burada “belli bir zaman ve mekân çerçevesinde yazılmış” edebi eserin içinde bulunduğu zamanın kısıtlamalarından öteye geçemeyeceğini ve böylece de edebi bir metnin evrenselliğinden söz edilemeyeceğini vurgular. Bu argümanını da yazarın bireysel fikirlerinin de metnin içine yansıyor oluşuna bağlıyor: “Edebi eser…yazarın kişiliğinin yansıdığı bir alanda ortaya çıkar” (Taşdelen, 2015: 41). Bu bağlamda, edebi bir metin olan Hamlet’in Shakespeare’in bireysel sınırlamalarından öteye gidemediği çıkarılabilir. Ancak kişisel olarak bu fikre karşı çıkıyorum çünkü bir metni evrensel yapan zaman ve mekândan beslenmesinin de dışında, bir noktaya kadar insan doğasını da yansıtıyor oluşu.
Bergen Özüaydın’a göre Shakespeare Hamlet’in çaresizliğini anlatırken aslında “bütün insanlar için geçerli olabilecek insana dair özellikleri, insana ait mümkün mutsuzlukları da gözler önüne sermiştir” (Herkes Biraz Macbeth Biraz da Hamlet’tir 47). Edebi karakter olan Hamlet’in iç monologları bu noktada günümüz insanının başına gelen, içinde bulunduğu zorlu duruma karşı tutumunu özetler nitelikte. Hamlet’in dile getirdiği şu sözler bu bağlamda önemli: “zalim kaderin yumrukları”, “zamanın kırbacı”, “yavaş kanunlar”. Ölmek veya yaşamak arasında sürüklenen Hamlet modern insanın içinde bulunduğu duruma ayna tutuyor bence. “Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken” yaşamaya devam etmek için zalim kaderin yumruklarının şiddetini, zaman denen kırbacın işini çabucak bitirip sineye çekilmesi ve haksızlıklara karşı konulan kanunların işleyişinin yavaşlığını kabullenmesi gerek insanın. Aynı Hamlet gibi.
Ölmek veya yaşamak arasında gidip gelen Hamlet’in yaşamaya devam etmesinde etkili olan bir motiften de bahsedilebilir bence modern okuyucuyla bağ kurmak adına. Hamlet yaşamaya dininin koyduğu kurallardan da devam ediyor: “Ya da Tanrı yasak etmemiş olsa / Kendi kendini öldürmesini insanın!”. Bir dinin kuralları kendi çapında evrenseldir. Şu anda bile Hıristiyanlıkta veya Müslümanlıkta bu değerler aynı. Bu bağlamda 1600 yılında yazılmış Hamlet 400 yılı aşkın her yüzyılın okuyucusuyla güçlü bir bağ kuruyor.
Sonuç olarak, bence Hamlet iç monologlarının karakterin barındırdığı değerlere ayna tuttuğu kadar, evrensel belli başlı olgulara da ayna tutuyor. İnsanın hayatta yalpalanmasını, bazı değerler arasında kaybolup yolunu bulmaya çalışmasıyla her dönem için geçerli, “evrensel” durumların kurgusal olarak gösteren bir eserdir Hamlet.
Kaynakça
Ayrım, Oğuzhan. “The Problem of Hamlet’s (In)Action.” ResearchGate & Academia.Edu, 27 Mar. 2022, doi.org/10.13140/RG.2.2.33410.35520.
Taşdelen, V. (2013). Felsefeden Edebiyata. Ankara: Hece Yayınları.
Özüaydın, B. “Herkes Biraz Macbeth Biraz da Hamlet’tir”. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi (2016): 45-58 https://dergipark.org.tr/tr/pub/kaygi/issue/27475/288530
https://www.shakespearesociety.org/