Gece
Gündüz

Feminizm Üzerine

16 January 2019
yazdı
4 dk'lık okuma

Feminizm denildiğinde çoğu insanın aklına gelen birkaç şey; erkek düşmanı olan kadınlar, evlenemeyen çirkin kadınlar, erkek gibi davranan kadınlar, sadece kadın haklarını savunan kadınlar ve benzeri düşünceler. Bunları duymaktan artık bıkmadık mı? Ya da ellerinin altında bilgisayar, telefon, tablet yani kısaca internete ulaşabilecek herhangi bir teknolojik alet varken ısrarla araştırmayı reddedip feminizm kelimesinden korkan insanlar var, ne demeliyim bilmiyorum. Peki o halde feminizm nedir? Ne değildir?



Öncelikle feminizm kesinlikle erkek düşmanlığı değildir, bunu iyice kazıyalım kafamıza. Feminizm tam olarak kadın, erkek ve trans bireyler için ekonomik, sosyal ve siyasi gibi alanlarda eşit haklara sahip olmayı savunan bir harekettir. Her bireyi sahip olduğu farklılıklarla kabul eder. Bu farklılıklarla birlikte eşit haklara ve fırsatlara sahip olunması gerektiğini savunur.


Feministlerin erkekleşmiş ya da erkek gibi davranan kadınların başlattığı hareket olduğu iddiası temel insan haklarının sadece erkekler için olduğunu gören ve bu hakları ancak erkeklerin kullanma hakkı olduğuna inanan ataerkil düşüncenin bir sonucudur.  Her baskıcı düşünce biçimi gibi ataerkil de bir ezme-ezilme ilişkisi yaratır ve feminizmin karşı olduğu şey, bu ataerkil düşüncenin kadınlar üzerinde yarattığı baskıdır. İlişki içerisinde kadınların ezilmesini doğallaştıran erkekler kadar, bu ilişki içindeki eşitsizliği yok sayan kadınları da hedef alır feminizm.


Anneler erkek çocukları üzülüp ağladığında “kız gibi ağlama”, babalar ise kız çocukları  bozulan bir aleti tamir etmeye çalışırken “sen anlamazsın kızım abini çağır” der. Çünkü erkek adam ağlamaz, kadın dediğin narin olur, erkekler cesur ve güçlüdür, kadın kırılgan ve çiçek gibidir ya da erkek dediğin pembe mi giyermiş? Kalıbının adamı ol. Gerçekten mi ya? Erkek neden ağlamıyormuş? Duyguları, düşünceleri, hisleri yok mu? Bir şeye kırılıp üzülemezler mi, kalpleri yok mu yahu şu insanların? Ya da kadın neden bozuk bir prizi kontrol edemez? Elleri mi yok, kontrol kalemini tutamıyor mu? Ya da kadın vücudu erkek vücudundan daha mı fazla elektrik iletiyor? Bunları size düşündüren şey nedir? Ben söyleyeyim toplumun ve medyanın dayatmış olduğu ve herkesin beynine işleyen saçma düşüncelerdir. “Erkekler pembe giyinmez” ya da “Kalıbının adamı ol” diye bir cümle kabul edilemez, kadınlar da çiçek değildir. Kadın kadındır, kadın insandır.


Bir bebek dünyaya geldiğinde çıplaktır, hiçbir kız çocuğu elinde oyuncak bebekle ve pembe gömlekle dünyaya gelmez. Aynı şekilde hiçbir oğlan çocuğu elinde oyuncak arabayla ve mavi tulumla dünyaya gelmez. Bebeğiniz doğar doğmaz eline oyuncak bebek, oyuncak mutfak seti verip hadi oyna diyemezsiniz ya da oyuncak arabalar, kamyonlar alıp oğlan çocuğu bunlarla oynar diyemezsiniz. Çünkü derseniz eğer, o çocuk elinde bebeklerle mutfak eşyalarıyla evde annecilik oyunu oynar ve küçük yaştan itibaren aklına kadın evde yemek yapar, bebek bakar gibi düşünceler kazınır. Bunu yapmayın lütfen. Çevrenizde bu şekilde duyarsızlık gördüğünüzde uyarın, basit bir şey gibi geliyor olsa da çocuğun bilinçaltına işleyen ve geleceğini etkileyen önemli davranışlardan biridir. Eğer cinsiyetçi öğretileri bir kenara bırakır, kız ve oğlan çocuklarını cinsiyetçi rollerden uzak yetiştirirsek, daha güçlü, analitik düşünen kadınların ve duygularını ifade etmekten korkmayan, daha sevgi dolu erkeklerin olduğu bir dünyada yaşayabiliriz.

Ayrıca bir kadından “Erkeklerin hepsi aynı işte beş para etmezler, hepsinin canı cehenneme” gibi şeyler duyuyorsanız bu feminizm değildir, bunu unutmayın. Bu da aynı şekilde cinsiyet ayrımcılığıdır ve kadınlara yapılması ne kadar yanlışsa erkeklere yapılması da bir o kadar yanlıştır. Öte yandan feminizm, ilk ortaya çıkmaya başladığı yıllardan itibaren sadece kadın hakları ile sınırlı kalmamıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda verilen kölelik karşıtı ve eşit vatandaşlık hakları gibi mücadelelerin başını feministler çekmiştir. 20. yüzyılda ise sınıf mücadelesi, hayvan hakları, trans birey hakları, yasal eşitlik, anti-kapitalizm, ırkçılığa karşı mücadele, anarşizm, milliyetçilik karşıtı hareketler ve benzeri eylemlerde siyaset ile kol kola/iç içe yürümüştür.

Aslında hiçbirimizin feminizm sözcüğünden korkmasına gerek yok. Yani feminizm kadının ve erkeğin, çocukluktan itibaren eşit fırsat ve haklarla yaşaması gerektiğini savunan bir felsefedir. Eğer siz de kadınlara ve erkeklere sosyal, siyasi ve ekonomik alanlarda eşit davranılması gerektiğini düşünüyorsanız zaten feminist sayılıyorsunuz. O yüzden sevgili erkekler kendinize feminist demekten korkmayın, feminizm kelimesinden ve düşüncesinden de korkmayın. Kadınlara çiçek demeyi de bırakın ve pembe renk size yakışıyorsa bütün dolabınızı pembe renkli giysiler ile doldurun ki bence erkeklere pembe oldukça yakışıyor.


Bir yazının daha sonuna geldik, umarım keyifle okumuşsunuzdur. Her uyandığımız günün bir diğerinden daha özgür ve eşit olması dileği ile… Hoşçakalın!

Ceylan Güzel

24 Haziran 1997 doğumluyum. Şu sıralar Hacettepe Üniversitesi'nde öğrenciyim. Yazı yazmayı, eleştirmeyi ve eleştirilmeyi en büyük hobim olarak kabul ediyorum. İki kedi annesiyim, modaya uzun zamandır yakından ilgim var. Kötü tasarımları didikleyip eleştirmeye ise doğuştan!

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR