Genel bir problemimiz olan eğitimde fırsat eşitliği pandemi döneminde eğitimdeki aksaklıkları daha da gözler önüne serdi.
Aklımıza gelen ilk soru “Eğitimde fırsat eşitliği mi vardı yoksa fırsat eşitsizliği mi ?” sorusuydu. Soruya biraz baktığımızda cevabından önce sorunun içindeki iki ”eşitsizlik” kelimesi dikkatimizi çekiyor. Pandemi döneminde tüm eğitimlerin uzaktan yürütülmesinden dolayı birçok öğrencinin internete ulaşamamasından tutun normalde zaten pahalı olan ve pandemi döneminde de fiyat artışına uğrayan kitaplardan, kalabalık ailelerde pandeminin ev hanesinin üyelerini mecbur bıraktığı ve ev içerisindeki ”fiziksel daralmanın” getirdiği mevcut hanenin kendi işlerindeki(yemek yapmak, temizlik yapmak, oturulan ortamı düzenlemek vb.) artışın sebep olduğu iş yükünden tutun sürekli aynı ortamda bir arada kalan bireylerin iletişim dengelerini bozmadan sürdürmeye çalışmanın getirmiş olduğu psikolojik yorgunluğa kadar her şey aslında bize eşitsizliğin -göz ile seçilemeyecek – kadar flu olmadığının birazcık düşünüldüğünde varlığının aşikar olduğunu gösteriyor.
Hadi gelin hep birlikte şimdi pandemi sürecinde aldığımız eğitimimizi düşünelim. Mesela internet servislerindeki altyapı sorunundan kaynaklanan bağlantı gecikmeleri , eş zamanlamanın bu kadar önemli olduğu öğretim sürecini nasıl etkiledi? Kaydedilen videolarının veri büyüklüğünün fazlalığına ”çözüm” olarak ders süresinin kısaltılıp saatlerce anlatılması gereken konuların 1 saate sığdırılması: Bu 1 saat verimli geçmediği gibi eksik yerleri tamamlamak öğrencilerin omuzlarına yüklenmesi ne gibi dezavantajlar oluşturdu? Öğretmenler bu süreçte ne kadar motive oldular ve bildiklerinin ne kadarını öğrencilere aktarabildiler? Sanırım hepimiz burada aynı kanıya vardık; fırsat eşitsizliği…
“Eğitim ekmek ve sudan sonra halkın en zorunlu ihtiyacıdır.” -Dante Alighieri
Covid-19 dönemini ilk olarak ele aldık ancak bu sadece bu dönemde daha çok belli olduğu için yakın tarihle başlamak istememden ötürüydü. Elbette hepimiz farkındayızdır ki çok uzun süredir eğitimde fırsat eşitliği yok.
Sadece evinde ders çalışmakla yükümlü olan bir bireyle çoban olan, tarlada çalışan, ailesini geçindirmek için saatlerce ağır iş yapan bir birey eşit midir? Hayır dediğinizi duyar gibiyim. Peki öyleyse “Eğitimde fırsat eşitliği”nin kelime olarak içinde bulanan bu eşitlik nerede? Hepimiz aynı şartlardaki okullarda okumuyoruz, hepimiz aynı şartlardaki dershanelere gitmiyoruz hatta belki dershaneye bile gidemiyoruz ya da hepimiz kitaplara aynı şartlarda ulaşamıyoruz. Peki şartlar aynı olmadan sadece aynı toprak üzerinde yaşadığımız için mi eşitiz daha doğrusu eşit sayılıyoruz?
Kelime anlamı olarak fırsat eşitliği “Yeterince çaba harcayan herkesin ailevi ve ekonomik kökenlerine bakılmaksızın eşit eğitim koşullarına bir hak olarak sahip olması” anlamına gelir. Yeterince çaba harcamaktan kasıt internet çeksin diye dağa tırmanmak mı , ailesine rest çekip “Yardım edemem.” demek mi, kitaplara ulaşmak için hırsızlığa yönelmek mi diye soruyorum kendime. Bunlar benim aklıma gelenler böyle sorulardan çok fazla var eminim hepinizin de aklına benzer sorular gelmiştir. İkinci husus ise ekonomik kökenlere bakılmaması. Ekonomik olarak belli bir seviyede olmayan birey evine internet alamaz, köyüne internet kurdurtamaz, kitap alamaz, kırtasiye ürünlerine ulaşamaz , ders çalışmak için zaman ayıramaz vs. vs. diye bir sürü bahane (!) üretebiliriz.
Yavaş yavaş sonlara yaklaşırken eğitimde fırsat eşitliğinin olabilmesi için toplumdaki her bireyin aynı refah seviyesine sahip olması gerektiğini anlıyorum. Refaha sahip olan bireylerin düşünmesi gereken çok az şey vardır. Örneğin alt tabakada olan bir filozof görmedim. Bu insanları filozof yapan düşünecek kadar zaman ve refaha sahip olmalarıydı. Düşünmesi gereken bir ailesi olan, sefillik içinde yarın ne yiyeceğini düşünen kısacası yaptığı tek iş “düşünmek” olmayan bireyler refaha sahip değildir. Öyleyse aynı refaha sahip olmadığımız için eşit de değiliz. Eğitimde fırsat eşitliği değil eşitsizliği demeliyiz. Olumlama yaptığımız bu kavram çok da gerçek değil , hayal ürünü desek daha doğru olur.
Tatlı dil de toplumun afyonudur..
1.görsel,2.görsel , 3.görsel ,4.görsel