Gece
Gündüz

Kalıpları Yıkmak Üzerine

4 May 2020
yazdı
4 dk'lık okuma

Herkese merhaba! Nasılsınız? Herkes iyidir umarız 🙂 Karantina yüzünden içimizde artık bastıramadığımız isyanlar var değil mi? İsyan demişken oldukça büyük çaplı bir isyandan bahsedeceğim. Gelin kanayan yaramızı tabiri caizse iyice deşen bir sözcüğe değinelim.

YIL OLDU 2020

Yüzyıllardır süregelen bir sürü şey… Günahkar olduk, cinsellik objesi olduk, şeytan olduk, kızıl saçlıydık “cadı bu” diye yaktılar, sarışınız diye “aptal” dediler, esmer olduk “kara kuru” diye seslenildik. Her bir şey olduk da bir İNSAN olamadık ne hikmetse. Yıl oldu 2020 hala kadına şiddet konusunda dünya sıralamasında ilk sıralarda bayrak taşıyarak ne kadar gurur verici (!) bir imaj çiziyoruz kendimize. Kadın cinayetlerinden bahsetmek istemiyorum bile. Hani gelişiyoruz, modernleşiyoruz ya modernleşmek kadını hor görmeyi de beraberinde getiriyor olmalı. Kadının aşağılandığı bir toplum ne kadar moderndir? Kadın içinde bir canlı yetiştirmek gibi mucizevi bir özellikle dünyanın yarı nüfusunu karnında büyütüyor. Kalan yarısı da zaten kadın. Ne demiş Neşet Ertaş? “Kadın insandır, erkek insanoğlu.” Modern toplum olmak kendisine ilk yuva olan varlığı ezmekten mi geçiyor? Hiç sanmam. Milattan önceki toplumlar bizden daha modernlerdi bu konuda.

ŞİDDET SADECE FİZİKSEL DEĞİLDİR

Şiddet denilince akla gelen ilk şey fiziksel olarak yapılan türü. Ya diğerleri? Eşlerinden, sevgililerinden, babalarından, kardeşlerinden ve hatta hiç tanımadıkları erkeklerden dayak yiyen kadınlar haricinde şiddet gören kadın yok mu? İş hayatında herkesten çok çalışmak mecburiyetinde bırakılan ve herkesten daha az maaş alan çalışan kadınlarımızın patronları ve erkek iş arkadaşları tarafından uğradıkları mobbing mesela. Psikoloji daha hassas, daha çabuk yara alan ve o yaraları daha zor kapatan bir olgu. Psikolojiye yapılan bu ağır darbeler de şiddettir. Ya da geceleri evlerine dönmek zorunda kalan kadınlarımızın sözel olarak maruz kaldıkları da şiddet kapsamına pekala girer. Şiddet sadece fiziksel değildir. Fakat toplumumuzda da kendini yoğun olarak gösteren ve tüm dünyada dillere pelesenk kadının narin kalbine de bir hançer gibi saplanan şiddet var ki her duyulduğunda insanı o andan alınıp doğduğu ana kadar sürükleyen…

“KIZ GİBİ” NE DEMEK? 

“Kız gibi kıvırtmasana!”, “Kız gibi ağlamasana!” , “Kızlar pembe giyer ne bu böyle pespembe kız gibi?” ve buna benzer bir ton laf. Tanıdık geldi değil mi? Kanıksanmış fakat yaralayıcılığından hiçbir şey kaybetmemiş şiddetin en sık rastlanan belki de en can acıtan hali. Neden mi? Kız gibi olmasıyla yadırgadığınız erkeklerin zihinlerine kadınlığın aşağılık bir durum olduğunu bas bas bağırırken tüm kadınlara da varlıklarından utanmasını sağlayarak benliklerinden uzaklaşmalarını sağlıyorsunuz. Tebrikler! İlk darbe psikolojiye. Kız gibi diyerek yapılan işi ucuzlaştırıyorsunuz. İkinci darbe de verilen emeklere gidiyor. Kız gibi ile başlayan cümleler kadının fizyolojisini küçümsemesine, aynalara küsmesine neden oluyor. Son darbe de fiziksel olarak baş gösteriyor.

Söylesenize. Kız gibi ne demek? Bir şeyi “adam gibi yapmak” yapılan işi niçin yüceltir? “Kız gibi yapmak” denilince niçin küçülür o iş? Kadının yaptığı şey neden hiçbir zaman yeterli değildir? Kadın neden mutfakta ve kucağında çocuğuyla evlerinin modern köleliğinden başka hiçbir işe layık görülmez?

Cevabı siz düşünedurun sevgili okurlarımız, ben size söyleyeyim.

Dünya tarihinde hiçbir kadının yetersiz olduğu bir durum yoktur. Yapamayacağımız hiçbir şey de yok. Eğer bu saçma sapan laf gerçek olsaydı bu kadar başarılı kadınlar nereden çıktı? İkinci dünya savaşında savaşa giden eşlerinin yerini fabrikalarda tüm gücüyle toplayan, her birimizin bildiği unutulmaz reklamlardan “WE CAN DO IT!” (Yapabiliriz!) reklamına sebep veren kimdi? Ülkelerini başarıyla yöneten, icap eden kılıç kuvveti olmasına rağmen hileli yollarla oğlunu öldürenlere karşı yemin edip evladının kanını yerde bırakmayan kraliçeler kimdi? Yoklukta, sefalette cepheye kurşun taşıyanlar kimdi? Kucaklarında bebekleriyle evlerinde var güçleriyle cephedeki askerlere fanila, çorap örenler kimdi? Her gün yeni bir başarıya imza atan sporcular kimdi? Bunca ilke imza atan sanatçılar, savaş pilotları, analar, bacılar kimdi?

Her biri kadındı. Her biri kadın.

Evet biz kadınlar, kız gibi yaparız her şeyi. Kız gibi dövüşür, kız gibi güler, kız gibi çalışır, kız gibi çarpışırız. Kız gibi bu hayatın yükünü omuzlarız. Kız gibi denilince işlerimizi, yaptıklarımızı, benliğimizi bizden çalıp bize kötü bir şey olarak lanse etmeyin, ettirmeyin. Kız gibi yapmak, kız gibi olmakla gurur duyuyoruz çünkü biz buyuz.

Kadının eksiği bir organın fazlasıysa o da olmayıversin. Eksikli olmak organ fazlasından değil kapsamlı düşünememek, emekleri hiçe saymak, kıymet bilememektir.

Kadınların ezilmediği bir dünya emin olun rengarenk.

Herkes olduğu kimliklerinde büyük işler yapabilir. Çok şey başarabilir. Başarıyoruz da. Bir yerden bu çirkin tabiri duyarsanız lütfen söyleyene sorunuz, sahiden neyi alçaltmaya çalıştığını sorunuz. Kız gibi mi? Evet kız gibi.

Sağlıkla kalın…

 

 

Melike Kongu

Ege Üniversitesinde reklamcılık okuyorum. Edebiyat ve 17 yıldır uğraşmakta olduğum dövüş sanatları en büyük aşkım. Boş vakitlerimi yazmakta olduğum Cehennem Çiçeği adlı kitapla ve yabancı dil öğrenmekle geçiriyorum. İyi derecede İngilizce biliyorum.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR