Evrim, canlıların sadece dış görünüşlerini belirleyen bir süreç değildir aynı zamanda karar mekanizmalarına da yön verir. Tabii kişinin sosyal yapısı, toplum normları ve ebeveyn yapısı da bu tercihlerini şekillendiren, evrimden bağımsız faktörlerdir. Ancak birey bazında değerlendirmez isek tercihlerimizin o kadar öznel olmadığını gözlemleyebiliriz, bazı seçeneklere daha yatkın olduğumuz görebiliriz.
Amerikalı evrimsel biyolog ve sosyobiyolog Robert Ludlow Trivers’in Ebeveyn Yatırımı Teorisi’ne göre (Parental İnvestment Theory) durum şöyle:
1. Bir hayvan türünde, cinsiyetlerden hangisi çocuk için daha fazla yatırım yapıyorsa o seçici, diğeri seçilen olur.
2. Çocuk için daha az yatırım yapan cinsiyet, daha fazla yatırım yapan için kendi arasında rekabet eder.
Trivers’in teorisine göre insan türünde ise kadınlar yumurta, hamilelik ve emzirme dönemleri ile erkeklerden daha fazla yatırım yapıyorlar. Sağlıklı erkekler günde 70-150 milyon arası sperm üretebilirken kadınlar ayda bir kere yumurtlama dönemi geçiriyor, hamilelik dönemi 9 ay sürüyor ve ardından gelen emzirme süreci oluşuyor. Dolayısıyla insanlar âleminde seçici olan kadın oluyor. Erkeğin ise yatırım olarak sunabileceği şeyler arasında atletik fiziksel yapı, zeka, sosyal beceri, ruhsal denge gibi özellikler yer alıyor.
Bu nedenle erkekler kendi aralarında mücadele ederken, dişiler seçici bir biçimde sadece tercih ettikleri erkekle eşleşmeye eğilimli olurlar.Charles Darwin tarafından öne sürülen Cinsel Seçilim Teorisi ise Doğal Seçilim Teorisi’nin açıklayamadığı davranışları açıklıyor. Genel hatlarıyla bu teori erkekler arasındaki rekabet savaşına dayanıyor ve iki ayrı mekanizmaya ayrılıyor. İlki, erkeklerin dişi için mücadelesi olan intraseksüel seçilim; ikincisi ise dişilerin seçme yöntemi olan interseksüel seçilim.
İnterseksüel seçilim yani eş seçiminde dişilerin belirli tercihler yapmasının temel sebebi üreme başarısını artırmak olsa bile durum bununla sınırlı kalmıyor, çünkü doğru eş seçimi dişiye başka pek çok fayda sağlıyor. Bunların arasında besine rahat erişim, yavruyu beslerken yardım, koruma gibi faktörler mevcut. Fakat dişiye doğrudan fayda sağlamadığı durumlarda bile yavruları üzerindeki genetik fayda sağlayacak erkekleri tercihi ediliyor.
İntraseksüel seçilimde ise iki terim gözümüze çarpıyor: Handicap Prensibi ve Runaway Prensibi.
Handicap Prensibi, erkeklerde doğrudan yaşam avantajı sağlamayan ama esasen cinsel seçilimde avantaja dönüşen ‘’ornament’’ kavramını açıklıyor. Tavus kuşunun kuyruğu bunun örneklerinden bir tanesi. Yaşamında avantaj sağlamasa bile, sağlık belirtisi olarak görülüp cinsel seçilimde avantaja dönüşür.
Runaway Prensibi ise Darwin tarafından erkeklerin, dişilerin dikkatini çeken ornament kavramını, bireye aşırı maliyet getirecek noktaya kadar gelişebileceğini açıklıyor. Tavus kuşunun kuyruğu örneğine geri dönecek olursak bu cinsel seçilim döngüsü sürekli olarak artıyor, gitgide büyüyen kuyruk ise bunun getirisi oluyor, fakat bu kuyruk bir süre sonra erkek tavus kuşu için aşırı maliyete dönüşüp türün zayıflamasına sebebiyet veriyor.İnsanlar ise hayvanlardan farklı olarak sosyal bazı dengeler geliştirmişlerdir, fakat ilkel atalarımızdan kalan miraslar, insan türünün doğada hayatta kalabilmesi için birçok fayda sağlamıştır. Çevresel, toplumsal, ailesel faktörlere bağlı olarak farklılıklar göster dahi cinsellikte evrimin izlerini taşımaya devam ediyoruz.