Amok, Uzak Doğu’da bir tür cinnet halini ifade etmek için kullanılan tabirdir. Kişi adeta bir sarhoşlukla içinde sadece öldürme dürtüsüyle önüne çıkan herkesi ve her şeyi öldürmek ister. Amok koşusu genelde kişi durdurulana veya öldürülünceye kadar durmaz. Koşudan sonra hayatta kalanların hiçbir şey hatırlamadıklarının görülmesi de bir hayli ilginç. Amok koşusu şuurun ciddi anlamda kaybedildiği bir cinnet durumudur. Amok, Malezya dilinde sarhoşluk demektir ve Malezya’ya özgü bir durum olması sebebiyle kültürel bir psikoz olarak niteleyebiliriz.
“… Amok şöyle bir şey: Bir Malezyalı, son derece sade, son derece iyiliksever bir insan, içkisini içiyor,orada öylece oturuyor, duygusuz, umursamaz, donuk…tıpkı benim odamda oturduğum gibi ve birden ayağa fırlıyor, hançerini kapıyor ve sokağa koşuyor, dosdoğru koşuyor hep dosdoğru, nereye olduğunu bilmeden. Yolda karşısına ne çıkarsa çıksın, insan, hayvan, hançeriyle vurup yere seriyor ve kan sarhoşluğu onu daha da öfkelendiriyor. Koşan adamın ağzından köpükler saçılıyor delirmiş gibi uluyor.Ama koşmaya devam ediyor, koşuyor, artık ne sağa bakıyor ne de solda duruyor, sadece tiz çığlıklarıyla elinde hançeriyle öyle korkunç bir halde ileriye doğru koşmaya devam ediyor. Köylerdeki insanlar bir Amok koşucusunu hiçbir gücün durduramayacağını bilirler. Onun koşarak gelmekte olduğunu gördüklerinde herkesi uyarmak için bağırırlar. Amok! Amok! ve herkes kaçışır ama o koşmaya devam eder, hiçbir şey duymaz sürekli koşar, hiçbir şey görmez,karşısına çıkan her şeyi yıkar. Ta ki biri onu kuduz köpek gibi vurup yere serene ya da kendiliğinden köpükler içinde yere yıkılana kadar…”
Stefan Zweig’ın Amok Koşucusu eserindeki alıntıda Amok koşusu oldukça güzel tasvir edilmiş. Konusu itibariyle ve anlatımıyla da oldukça sürükleyici. Biraz bahsedecek olursak başkahramanımız bir doktor ve kitapta ondan kürtaj için yardım isteyen bir kadın anlatılıyor. Doktor kendisinden baskın ve küstah kadınlara karşı ilgisi olan bir karakter. Kendisinden yardım isteyen kadın ise tam olarak onun ilgi alanında. Kadının küstah ve buyurgan tavırları karşısında ezilen doktor, ona sahip olma hırsıyla, kürtajı aralarında olabilecek birliktelik şartıyla yapacağını söylüyor. Kadın ise kabul etmiyor ve doktorun yanından hızla ayrılıyor. Yaptığından pişman olan doktor kadına yardım etmeyi saplantı haline getirip uzun bir Amok koşusuna başlıyor. Bir çırpıda bitirebileceğiniz sürükleyici bir kitap arıyorsanız muhakkak okumanızı öneririm.
Tıpkı kitaptaki gibi, vakaların büyük çoğunluğu erkeklik onurunun zedelendiği durumlar yaşamıştır. Bu yüzden Amok erkeklik onurunu kazanmaya yönelik vahşi bir girişimdir diyebiliriz. Günümüzde Amok, psikolojide ağır bir depresyon sonrası ortaya çıkan ve şiddet eğilimi gösteren ruh hali olarak biliniyor. Bu duruma ülkemizde ve tüm dünyada sıklıkla rastlanıyor. Gazetelerin ikinci veya üçüncü sayfalarında gördüğümüz gibi. Geçtiğimiz sene vahşice kalbinden bıçaklanarak öldürülen Ceren Özdemir’in katiline Amok teşhisi konulması sadece bir örnek. Son olarak küçük bir detayla yazıyı sonlandırmak istiyorum. Haluk Bilginer’in baş rolünde oynadığı ve fazlasıyla ses getiren Şahsiyet’i dikkatle izleyenler varsa bir sahnede Amok Koşucusu’nu görüyoruz. Oldukça güzel ve yerinde bir gönderme olmuş diye düşünüyorum.
Görsel Kaynakça: