Gece
Gündüz

Karadeniz’in Hırçın Şehri “TRABZON”

29 October 2018
4 dk'lık okuma

Denizin mavisiyle başlayıp doğanın yeşiline karışır Karadeniz’de hayat. Dalgalar burada daha kuvvetlidir. Belki de bundandır Karadeniz insanının hırçın oluşu… Kendi kültürlerine ve doğalarına her zaman sahip çıkışı… Haydi gelin bu hırçın şehrin tarihi ve doğal güzelliklerinden bahsedeyim…

Atatürk Köşkü

1890 yılında inşa ettirilen köşk, Avrupa ve Batı Rönesans mimarisinden izler taşır. Çam ormanları içinde yer alan binada büyük ve gösterişli Avrupa simgeleri kullanılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, 1924 yılında Trabzon’a yaptığı gezisinde bu köşkü beğendiğini dile getirmiş, daha sonra 1930 yılında ziyaret etmiştir. Bina 1943 yılından itibaren müzeye dönüştürülerek hizmete açılmış olup halk arasında “Atatürk Köşkü” adıyla anılmaktadır.

Ayasofya Müzesi

İstanbul’un Latinler tarafından işgal edilmesi ile Trabzon yöresine kaçan Hıristiyanlar tarafından 1200’lü yıllarda inşa edilen kilise, Genç Bizans eserleri denilen yapılar arasında en dikkat çekici olanlardan birisi. Bugünse kilise vasfını yitirmiş ve müze olarak kapılarını ziyaretçilerine açmış durumda.

Sümela Manastırı

Maçka’ın Altındere köyünde bulunan  Sümela Manastırı, 1923 yılına kadar manastır olarak görevini sürdürmüştür. Ortodoks Kilisesi olan bu manastıra “Meryem Ana” da denmektedir. “Meryem Ana” denmesinin sebebi ise 2010 yılında Türkiye’den alınan izin sonrası Meryem Ana’nın göğe yükseldiği kabul edilen günde burada ayin düzenlenmesidir. Sümela, manastır işlevini 1923 yılına kadar sürdürdü. Sümela Hıristiyanlığın ilk kutsal mabetlerinden birisidir. İnanışa göre Hz. İsa’nın havarilerinden olan Aziz Lukas’ın yapmış olduğu Hz. İsa ve Hz. Meryem resimleri manastırın inşası sırasında buraya getirilmiştir. Ancak günümüzde bu resimlere ait bir iz maalesef bulunmamaktadır.

Yüzyıllar boyu bizzat padişahlar tarafından gözetilip korunan manastır, maalesef son yüzyılda kendi insanımız tarafından tahrip edilmiş, define avcıları tarafından her yeri oyulmuş, eşsiz fresklerin üzeri kazınmış ve hatta freskler üzerinde atış talimi bile yapılmıştır. Hala restorasyon ve bakım çalışmaları devam etse de bu konuda oldukça geç kalınmıştır. Sümela Manastırı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak restorasyon çalışmaları nedeniyle 18.05.2019 tarihine kadar ziyarete kapalıdır. Gittiğinizde sadece fotoğraftaki uzaklıkta Sümela’yı görebileceksiniz ama yine dağların yamaçlarındaki oyuk kayaçların o muhteşem görüntüsünü keşfedin derim.

Uzungöl

Trabzon’daki tabiat harikalarından biri olan Uzungöl, heyelan sonucu dere yatağının tabii baraj şeklinde kapanması sonucu oluşmuştur. Haldızen Deresi Vadisi’nde heyelan sonucunda dere yatağının kapanmasıyla oluşan göl, 500 metre eninde ve 15 metre derinliğindedir. 1586 yılında Rumca Saraho adı ile ilk defa tarihi kayıtlarda geçmiştir. 1650 yıllarda başlayan yerleşik hayata Müslümanların katılmasıyla konutlar büyümüştür.Uzungöl önceden Of ilçesine bağlıyken, 1948’de Çaykara’ya katılmıştır. Sayısız bitki örtüsü barındıran Uzungöl, dağların arasına gizlenmiş yeşil bir düş olarak çıkıyor karşımıza. Sık ormanları ve doğal güzelliğiyle turistler açısından oldukça sık ziyaret edilen aynı zamanda da doğaseverler için doğa yürüyüşü, bisiklet turları yapma imkanı sunan bir yerdir.

Uzungöl’de Konaklama

Uzungöl’de kalmak isterseniz konaklama imkanları oldukça geniştir. Daireler, moteller, bungalov evler, oteller ve pansiyonlar beldeye ve gölün çevresine yayılmış durumda. Özellikle de araplar tarafından yoğun istilaya uğrayan bu yerde, yaz aylarında sahip olduğu serin yayla havası ile birlikte o kadar çok ilgi görmekte ki yer bulmak kolay değil. Araplar özellikle burayı tercih ediyorlar çünkü onların kültürü bu iklimle oldukça özdeşleşiyor ve Uzungöl’ün o muhteşem sis bulutu onları  cezbediyor. Araplar burayı o kadar sahiplenmiş ki herhangi bir yere, mekana gittiğinizde geri plana atıldığınızı kolaylıkla anlayabiliyorsunuz. Biz bu yüzden konaklamamızı aşağı taraflarda değil, Uzungöl’ün en tepesinde yerli halkla iç içe olan Garester Yaylası’na çadır atarak yapmayı tercih ettik. Bölgede ayrıca konforlu bir kamp ihtiyacını karşılayabilecek birçok kamp alanı için tesis bulunuyor. Lokanta, market, tuvalet ve duş gibi ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz. Karavan kampı için çok sayıda ziyaretçi alan bölge yürüyüş yapmak, muhteşem manzaranın tadını çıkartmak ve karadeniz havasını solumak için sizlere harika bir kamp alanı sunuyor.

Uzungöl’de Ne Yenir?

Hemen hemen otellerin çoğunda kahvaltı dahil akşam ve öğle yemekleri verilmekte. Ancak günübirlik gitmişseniz ya da beldenin yöresel lezzetlerinin de tadına bakmak istiyorsanız, belde de yıllardır hizmet vermekte olan birçok restorant var. Özellikle balık severler için alabalığın en lezzetli olduğu yerlerden birisi olan Uzungöl’de bunun haricinde mıhlama, lahana sarması, lahana çorbası, hamsili ekmek ve papa gibi birçok yöresel lezzeti de tatmak mümkün.

Garester’de Bir Bulut Olmak

Uzungöl’de göl çevresini gezindikten sonra “Uzungöl bu kadar mıydı” deyip geri dönmeyin. İkiz Cami yanından “Garester Yaylası” tabelasını takip ederek bu güzel sis bulutunu yakından görme fırsatını yakalayın derim. Tepeye doğru tırmandıkça sanki gittikçe tüm sorunlarımı aşıp rahatlama hissi kapladı içimi ve sonunda o zirvenin keyfini bulutların yavaşça yukarı doğru çıkışını izleyerek çıkardım..

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR