Gece
Gündüz

Kral Lear’ın Politik ve Doğal Bedeni

29 November 2020
2 dk'lık okuma

William Shakespeare’in 1604-1605 yılları arasında yazdığı düşünülen Kral Leardönemin dinamikleriyle maskelenen bir çöküş hikayesini anlatır bizlere –edebiyatın kültürle iç içe olduğu düşünülürse tam da yerinde bir yorum olur bu.

Shakespeare’in çapraşık ve okunması güç kişilikli karakterleri oluşturan parçacıkları ilmek ilmek örüp mutlak sona, belki de okuyucunun hiç beklemediği bir sona, ulaştırdığı bir trajedidir Kral Lear. 

Hâlâ okunulduğu veya okutulduğu bilindiğine göre modern olanı hedefleyen, olanın yeşermesine büyük etkisi bulunan bir oyundur. “Modern olan” derken, Don Kişot’u Okumak adlı yazımda da bahsettiğim yoruma açık olması ya da diğer bir deyişle “…okuyucunun koca çınar ağacında kendine gölgelenebileceği küçük veya büyük bir alan bulabilmesi” demektir. Bu da demektir ki bu yazı tamamen kişisel görüşlerim ve okuduklarımın bir karmasıdır. 

Bir kralın iki bedeni olduğu genelgeçer fikri öne sürülür: Biri politik; ölmeyen gücü daim olan, ve diğeri doğal olanın ta kendisi olan, yani ölümlü bir beden. Oyunun ilk sahnesi Lear’ın üç kızına kendisini ne kadar sevdiğini sorup, isten maskelerini takmış üç kızından ikisine üçe bölünmüş kraliyeti bölüştürmesini anlatır. Bu fırsattan yoksun kalan Cordelia, en küçük kızı ve belki de gökyüzü kadar yüksek, okyanuslar kadar engin umut bağladığı kızıtatlı görünüp acı olana yakın olana babasına salt gerçek olanı söyler: “Evlatlık bağının getirdiği gibi seviyorum siz majestelerini.” Kendisini bu sözlerle ifade eden küçük kız kendini “genç ve açık sözlü” olarak tanımlar. Ablaları gibi soluk kesilen sözde bir sevgiden bahsetmiyor kuşkusuz. Lear da karşılık olarak çeyizinin sadece açık sözlülük olarak kalmasını söyleyerek kovar en sevdiği kızını olanı olduğu gibi yansıttığı için. Kendisinin hatalı olduğunu söylemeye çalışan Kent’e “Ejderle gazabı arasına girme” gibi grotesk bir yanıt verir; bu yanıt öyledir ki aydınlanma organı olarak bilinen gözün kapandığı ve hiçbir şeyin görülmediği illüzyona kaptırır kendini Lear.

Bu olaylar silsilesi aslında Lear’ın politik bedeninin ölümünün de bir yansımasıdır. Topraklarından ve gücünden vazgeçmiş bir kralın gücü bakan kişinin bakış açısındadır; artık ne gücü vardır kızlarının üstünde ne de halkının. Lear artık kral kimliğini mühürlediği kaftanını kızları Gonderil’e ve Regan’a teslim ederek o zamana kadar taşıdığı iki benliğinden “önemli” olanı artık geri dönüşü olmayan bir şekilde vazgeçer. Bu da diğer kızları maskelerini atıp otoritenin gücüyle korkusuzca keskin ve küflü dişlerini göstermeleriyle oyunun ortalarında işlenmiştir. Çünkü artık Lear onlar için ak tutmayan, maskaralıklar yapmaktan başka bir şey bilmeyen bir “bunak”tan başka bir şey değildir. Ancak doğrunun tortulaşmadan su üstüne çıktığı gibi oyunun sonunda da Cordelia’nın değeri eski makamına gelir kıymetli babasının gözünde, “toprak gibi ölüdür” ama belki de etik olanı saptırmadan yapığı için de tüy gibi hafiftir. 

Oğuzhan Ayrım

Hi, this is Oğuzhan. If you happen to have any questions about the articles, please contact me on this e-mail: ayrimoguzhan@gmail.com.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR