” Sevgili Bilge,
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalmış olsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım.”
”EN BÜYÜK HAZİNEMİZ AKLIMIZDIR.”
Yaşamak da en büyük oyun değil midir aslında? Doğduğumuz andan itibaren başlayan büyük oyun. Önce birilerinin yardımı ve destekleriyle başlarız. Sonra oyun bizi iyice içine aldığı an yalnız devam etmeye çalışırız. Çoğu insan gibi şanslı olmayanlarsa kimseden yardım alamadan düşe kalka devam eder oyununa. Yeni insanlar tanıdıkça, yeni yerlere gittikçe yeni oyunlar eklenir hayatımıza. Bazıları zor seviyelerde olur, bir yolunu bulur geçersin ama bazılarını ne kadar zorlasan da geçemeyeceği bile bile devam etsen de pes edip yeni oyuna geçmek zorunda kalırsın.
”Beklenen geç geliyor; geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor.”
Delilik neydi? Kim kime göre deli ya da kim kime göre akıllıydı? Deli olana neden deli demişler hiç düşündük mü? Gerçek delilik diye bir şey var mıydı yoksa hepsi aynı seviyede mi deliydi?
”Gerçek başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür. Birimi insandır.”
Yıllardır süregelen, belli bir düzeni uygulayan o kabuğa girmeye çalışana akıllı, o kabuk neden o kabuk diyene deli demiş birileri, sonrakiler de bunu devam ettirmiş sanki kendisi çok akıllıymış gibi. Sorgulayana, farklı olana hep acayip gözüyle bakmışız. O insanın bakış açısını da inceleyip kabul etsek insanları sıfatlara ayırıp hepimiz tek tip insan olmak yerine gökkuşağı gibi rengarenk insanlar olurduk. İşte bazılarımızın da en büyük oyunu böyle zorlukları da içinde barındırıyor.
” Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, ‘Yahu insanlık öldü mü?’ diye mırıldanmaktan kendilerini alıkoyamamışlardır. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir.”
Hikmet’in hikayesi de böyle başlıyor aslında. Sıradan, herkes gibi bir adam fakat kendi oyunlarını dışarıya farklı şekillerde anlattığı için deli olduğunu düşünüyorlar. 4 tane Hikmet olduğunu savunan bu ana karakterin her bir tanesinin farklı bir oyunu var.
Oyun bir gecekondu da geçiyor dersem Hikmet savunucusu, üç katlı eski bir ahşap evde geçiyor dersem Hikmet’e karşı savunucu olurum herhalde. Toplumun oku, çalış bunları yaptıktan sonra hayatını bir düzen içerisine almak adına evlen baskılarıyla kendisine yeni bir oyun perdesi başlatıyor Hikmet. Bu oyununa Sevgi karakteri ekleniyor. Ne kadar istese de başrol olamıyor Sevgi. Çok eğlenceli bir oyun da olmuyor onun için iyi veya kötü oyunun perdesi kapanıyor.
‘‘Ben, mutlak yalnızlığı ancak hayal edebiliyorum.”
Bilge… Güzelliğin de kişisel bir bakış açısı olduğunu varsaysak, Hikmet’in ona olan aşkıyla onun daha da güzelleştiğini hissedebiliriz. “Kendimle konuşurken bile onun hoşuna gitmeye çalışıyordum.” Aşkı belki de en saf, en temiz, en derin duygularla anlatabilmek için kullanılan en güzel sözlerden biri olabilir.
Kitap da tıpkı Hikmetler gibi 4’e ayrılmış. Her bölüm Hikmet’in dünyasındaki bambaşka oyunlarına değinmiş. Bu sırada onu yalnız bırakmayan emekli albay (Hüsamettin Tambay) ile birlikte düşündükleri oyunları da anlatmakta karakterimiz. İçinde bulunduğu zorlu, karmaşık, kendi kendine savaş verdiği düşünceleri bambaşka şekillerde yansıtmakta bizlere.
” Her geçen gün yeni suçlar öğreniyor insan. Okudukça, düşündükçe, yeni insanlar tanıdıkça sadece günahlarının arttığını hissediyor.”
Tehlikeli Oyunlar’ın Oğuz Atay’ın ilk eseri olan Tutunamayanlar’a göre biraz daha hafif bir anlatım dili olduğunu düşünmekteyim. İtiraf etmeliyim ki ilk kısımlarını anlamakta büyük zorluklar çektim ama kitap okumayı çok seven birisi olmama rağmen hayatımda ilk defa bir kitabın bazı yerlerini kaçırmamak adına cümlelerin altını çizip defalarca kez okuyup yüreğime işlemek istedim.
Bu kadar güzel ve özenle hazırlanmış bir kitabı okumanızı tavsiye eder, keyifle okumanız dilerim.