Hayatlarını ellerinden kaçıran, arkalarında pişmanlık deryası bırakan milyarlarca insan var. Kurdukları hayalleri ölüm döşeğindeyken düşleyen ve halen keşke diyen milyarlarca insan yaşıyor. Milyarlarcası da yatıyor. Hayatlarını başka insanların ideallerine göre şekillendirmiş. Başka insanların hayalleri için yaşanmış bir hayat sizi gelecekte ne kadar mutlu eder?
Walt Disney’in dediği gibi “Eğer hayal edebilirsen, yapabilirsin.”
Sizce Walt Disney bu sözü demek için başarılı olmayı beklemiş midir? Sanmıyorum, bence her pes edeceğinde inatla bu sözü kendi yüzüne vurmuş ve kendi gücünün farkına varmıştır.
Ya da Arthur Clarke “İnsanoğlunun yapabilecekleri hayal ettikleri ile sınırlıdır.”
Dediğinde ne demek istemiş olabilir?
Bunları düşünmek, hayal kurmak, yeni bir yola çıkmak hiçbir zaman sizi geriye götürmez. Aksine her adımınızda özgür bir siz olursunuz. Keşkelerden uzak, büyük pişmanlıktan uzak hayal ettiğiniz o yaşam belki de bir adım ilerinizde, yapmanız gereken tek şey ilk adımı atmak ve sabırla vazgeçmeden o yolda yürümek.
Belki bu dediklerim size saçma geliyor olabilir. O yol size çok uzakta ya da o yoldan çoktan vazgeçmişte olabilirsiniz. Gelin bu sefer sizle yapılan bir araştırmaya göz atalım. Ve bu araştırmanın size kattıklarını düşünelim.
——————————————————————————————
Avustralyalı bir yoğun bakım hemşiresi Bronnie Ware, palyatif serviste ölümü bekleyen yoğun bakım hastalarıyla 8 yıl boyunca tek başına sohbet ederek, hayattaki en büyük pişmanlıklarını sormuş. Sonuç olarak beş temel pişmanlığın ortak olduğunu anlamış ve bütün bilgileri ” “The Top Five Regrets of the Dying ” adlı kitabına aktarmıştır. Gelin bu 5 pişmanlığı yorumlayalım.
1.Keşke aşırı yoğun çalışmasaydım!
Çoğunlukla erkek bireylerden duyulan bir pişmanlık olduğu yazıyor. Ailesi ile zaman geçiremeyen başkası için tüm zamanını heba ederek sevdiklerini görememek. Onlardan uzak, onlar için kendi hayatını zehir etmek. Bir eldeki parmak sayısını geçmeyen tatilleri düşünmek. Olmayan pişmanlıkları düşlemek, ölüm döşeğinde size neler hissettirirdi hiç düşündünüz mü?
Anlaşılan o ki hayatın sonuna gelindiğinde çalışarak elde edilen başarı, para ve prestij pek bir anlam ifade etmiyor.
Bir elin parmakları ile mutlu anlarınızı saymak mı? Yoksa sayfalar dolu yaşanmışlıklarınızın olduğu bir albüme bakıp tebessüm etmek mi? Bu ikisi arasındaki o çizgi sizin hayalleriniz belirleyecek. Konfor alanınızdan dışarı çıkarak. Geleceğinize adım adım gideceğiniz bir yol bulmak inanın o kadar zor değil. Bu insanlar gibi keşke dememek için şuan ayağa kalkıp yeniden hayal kurarak ölmek üzere olan düşlerinizi canlandırabilir yeniden bir gaye uğruna zor ama mutlu bir yol izleyebilirsin.
Langston Hughes dediği gibi
“Hayallerinize sıkı sıkıya sarılın. Eğer hayalleriniz ölürse, hayat, kanadı kırık ve uçamayan bir kuşa benzer.”
2.Keşke kendime mutlu olmak için daha fazla fırsat verseydim!
Hayatınızı başkası ne der diyerek yaşarsanız eğer asla mutlu olamazsınız. Başkası ne der diye yaşarsanız kendi istediğiniz hayatı bile yaşamazsınız. Onların istediği hayatı yaşamış onlar gibi birisi olmuşsunuzdur. Kendinize başkasının gözlerinden bakmak yerine kendi gözlerinizden dünyaya bakmayı deneyin. Mutlu olmak için masum bir çocuğun gülüşünü görmek istiyorsanız görün. Ya da bir kuşun kanat seslerinde kaybolmak, esen rüzgârla savrulmak istiyorsanız savrulun. Mutlu olmak için sebep aramaktan vazgeçip kendi mutluluğunuzu yaratın. Geçmişe takılmanız, geleceğe bakmanız için bir engel değil. Hala önünüzde yaşanmamış bir yarınınız var. Önce nasıl yaşamak istediğini bir düşünün. Sonra yaşamak istediğin gibi yaşayın. Ama bu kez kendi yarınınız için gülmeyi sakın unutmayın.
“Mutluluk daima yakınımızdadır. Yakalamak için çoğu zaman elimizi uzatmak yeter. ”
George Sand
3.Keşke dostlarımla bağımı korusaydım!
Çocukken koştuğun o yollarda duran ayak izleri sadece size ait değil. Hatıra dolu sokaklar ya da oynanan oyunlar sadece sizin değil. En kötü anında karşınızda sizi dinleyen, teselli eden bir duvar değildi. Siz her zaman yalnız başınıza gülmediniz. Tek başınıza yürümediniz. Tek başınıza oturmadınız. Her zaman yanınızda birisi vardı. Sizin omuzlarınızda ki yüke destek olan sizinle koşan, oynayan, gülen, sizi gerçekten dinleyen, size içten değer veren bir dostun olduğunu biliyorsunuz. Peki, onu kaybetmekten hiç korkmuyor musunuz? Bir gün gülerken yanınızda birisinin olmadığını hayal edin. Sizin ufak bir başarınızı bile kimsenin gözüyle görmediğini düşünün, oysaki en efsane anlar dostunuzun şahitlik ettiği anlar değil midir?
Uğruna maniler dizilen en büyük duygu olduğu söylenen, aşkın tek rakibi dostluk değil midir? Dost olmadan yaşanan bir hayat gülmeyi unutmak gibidir. Şaşırdığınızda, ufak bir teselli ettiğinizde ya da çocukluğunuz aklınıza geldiğinde ne yapacağınızı bilmediğinizi bir düşünün?
Bir dostu sizinle büyüdüğü zaman bulursunuz. Anılarınızla, hatıralarınızla hatta rezilliklerinizle karşınızda oturup sizi dinlemeye her zaman hazır olan birisidir dost. Böyle değerli bir insanı hayatınızdan çıkartmak istediğinize emin misiniz?
“Bir dost yeşertmek, bin arkadaş eskitmekten iyidir.”
UMUT YİĞİTER
4.Keşke hayallerimden vazgeçmeseydim!
Bütün ölüm döşeğindeki insanlar “şuan ki aklım olsaydı” diyor ne kadar çaresizlik içerisinde olduğunu anlamak için bu sözler yeterli. Şuan ki aklını, tamamen başkası için kullanmış bir yaşam, ortak bile olmadığın bir yolda bütün benliğinle başkasının hayali için çalışmak. Gerçekten istediğiniz bu mu?
Şuan nerden başlayacağınızı bilmiyor olabilir hatta hedefiniz, hayaliniz bile olmayabilir. Ama bu yine de hayal kuramayacağınızın anlamına gelmez. Siz yürümek isterseniz hedefiniz yol olur. Tırmanmak isterseniz dağ olur. Siz hayalinizi nasıl kurarsanız yolunuz hep zorlu, engebeli olur. Doğru zamanda doğru hamleler yaparsanız. Zirveye de çıkarsanız. Hayalinizi de yaşarsınız. Yaşadığınız hayatı bir kere yaşayacaksınız. Şuan dümen sizin elinizde, biliyorum bazıları o dümeni asla bırakamayacak. Omuzlarındaki yükler asla izin vermeyecek buna ama o yüke bir çözüm aramadığı sürece o dümen onun elinde olmayacak, sadece emir ile hareket edecek. Gemide kaptan olmak yerine miço olmayı isteyecek. Denize açılmayı göze alan herkes kaptan olabilir. Vazgeçerseniz eğer gelecekte “şuan ki aklım olsaydı” diyecekseniz ama vazgeçmezseniz sadece gülerek geçmişi yâd edeceksiniz.
“Eğer kişi hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa, hiçbir rüzgâr işine yaramaz.”
L. Annaeus Seneca
5.Keşke duygularımı ifade etme cesaretini gösterseydim!
Ben bu başlığı ikiye bölüyorum. Birincisi aile özlemi çekenler için ikincisi ise Âşık olanlar
Birincisi için diyeceklerim:
Günümüzde telefonunda anne ya da baba yazmayan insanların acılarına dayanamıyorum. Sadece ağlıyorlar babalarına bir kere seni seviyorum diyemedikleri, annelerine doyasıya sarılıp koklayamadıkları için pişmanlıktan günlerce ağlayan insanlar var. Bir kere annesini görmek için ölebilecek babamın gölgesini görsem yeter diyen insanlar var. Bu konuda pişman olmak için yaşlanıp yatağa düşmenize gerek yok. Empati yapın yapamıyorsanız ellerinizle kulaklarınızı kapatınız. Hiçbir ses gelemeyene kadar bekleyiniz ve öyle yaşamaya çalışınız. Ya da gözlerinizi kapatın babanızın ışığı olmadan en fazla ne kadar gidebilirsiniz. Bir düşünün. Anneniz olmazsa dünyanıza güneş babanız olmaz ise sıcağınıza gölge düşmez. Pişman olmamak için korkmadan sarılın, öpün, koklayın ve sevdiğinizi söyleyin. Mezarlarına bakmaktansa gözlerine bakın…
İkincisi için diyeceklerim:
Bazen kelimeler kursağında gerçekten düğüm olur. O sana bakarken ya da sen resmine bile bakarken konuşamayabilirsin. Ne diyeceğini bilmiyor olabilirsin. Ya da doğru zamanı bekliyor da olabilirsin. Günler, aylar, yıllar olmuş olabilir. Ama o evlenmediği sürece pişman olmayacaksın. Hala zamanın var hala geç değil, sen onu ne kadar sevdiğinin farkındasın ama o senin onu nasıl sevdiğinden bir haber duruyor. Hayatını onun belkisi olmak için yaşıyorsun. Onun seni fark etmesine çabalıyor da olabilirsin. Ama uzak sevmek zordur ve çok tehlikelidir. Çünkü bağımlılık yapar. Sen uzaktan onu kusursuz seversin. Belki dünyadaki tek kusursuz kişi senin için odur. Hatta yanına gitmekten bile korkabilirsin, hayallerini yıkmasın diye.
Belki gelinlikle bile hayal etmeyeceksin gelinliği kirlenmesin diye. Ama gün gelecek bir seni seviyorum bile diyemediğin için oturup ağlayacaksın. İçine kapanacaksın yalnız kalıp sadece onu hayal etmek isteyeceksin ama bir türlü o bilmeyecek. Senin için yanarken, kalbin kavrulurken, o bundan bir haber belki başkası için üzülecek belki yalancı sevgilerde kaybolacak gidecek. Ama sen onun için ağlayacaksın.
Yazıp pişman olmak. Hiçbir şey yazmayıp pişman olmaktan iyidir. En azından bırakın dünyada birisinin onu sevdiğini bilsin. Bu bile gülmesi için bir sebep olabilir onun için. Sadece mutlu olsun yeter demesini bilin. İster uzak ister yakında olsun, ister bir günlük isterse on yıllık. Bütün sevdalar kalpte başlar. Konuşun ki sevdanız kalbinizden aksın sahibine varsın. Siz ikna edemezseniz belki sevginiz ikna eder. Seni seviyorum demek zordur, evet katılıyorum ama diyememek ölüm döşeğinde canınız için değil onun için sizi ağlatır. Ondan vazgeçmek istemiyorsun biliyorum. Bana göre vazgeçme de zaten. Sevda düştüğü kalpten bir yere gitmez. Yaşlansan da onun keşkesi ya da belkisi her zaman içinin bir köşesinde olacak. O yüzden bırak dilin derdini anlatsın. O anlatmasa bile gözlerin onun anlaması için yeterli. Sevmek dünyayı güzel yapan tek şey. Sevdiğin için çok şanslısın o da sevildiği için çok şanslı, bırak bilsin. Söyle ona, zor değil “Seni Seviyorum…”
“Yaptığımız şeyler için duyulan pişmanlık zamanla geçer, ne var ki yapamadığımız şeylere duyulan pişmanlığın çaresi yoktur.”
Sydney J. Harris
Pişman olmamak için yapmamız gereken hayal kurmak ve yapmak. Vazgeçmeyin kimseye kulak asmadan sadece yolunuza bakın dostlarınız, sevdiğiniz yanınızda ise hayalleriniz yarıya ulaşmış demektir. Mutlu insanlar hayallerine ulaşırlar. Mutsuzlar ise karamsarlık çukurunda çırpınırlar. Gülmek için bir sebep, yürümek için bir yolu kendiniz yaratınız.
Bu yazıyı çok sevdiğim bir sözle kapatmak istiyorum
“Kendi hayalleri peşinden koşmayanlar başkasının hayalinin peşinden koşmaya mahkûmdur.”
ANONİM