İçimizden, mahallemizden biri. Sokakta çalar, sahnede çalar, festivalde çalar, Sertap Erener’le, Jehan Barbur’la çalar. Hatta o kadar başarılı ki TedX sahnesinde bile çalar. Moda’nın “Mavi Marslı Delikanlısı” derler. Mütevazı ve bir o kadar da sempatik olan sevgili Evrencan Gündüz ile harika bir röportaj gerçekleştirdik keyifli okumalar dilerim!
Fotoğraf: Selim Vardım
Ceylan: Öncelikle merhabalar, hepimiz sizi çok merak ediyoruz, Evrencan Gündüz kimdir? Neler yapıyor? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Evrencan: Evrencan Gündüz, halkını seven, sokağı seven, sevmeyi ve sevilmeyi seven, az da olsa hala sokakta çalan bir performans sanatçısı, aynı zamanda Moda mahallesinin mavi marslı delikanlısıdır. Son 3 senedir yürüme refleksi kadar rutinleşen müziğini, insanlara en organik ve en olduğu haliyle sunmaya devam ediyor. Evrencan ve Uzaylılar adlı grubuyla, Türkiye’nin olabilecek her yerinde, funk, blues ve Anadolu esintileriyle, herkesin içinde olmaktan zevk alacağı konserler düzenlemeye çalışıyorlar.
Ceylan: Müziğe nasıl başladınız? Sizi teşvik eden bir şey ya da birileri var mıydı?
Evrencan: Teşvik eden sebepler Ray Charles filmi, piyano hocama olan sevgim ve 15 yaşında babamın bana aldığı gitar ve son olarak seyirci takdirinin bana verdiği mutluluktu. Müziğe beşinci sınıfta piyano ile başladım.
Fotoğraf: Selim Vardım
Ceylan: “Hey sen gitarım” parçası gerçekten müthiş olmuş. Bir gitar ancak bu kadar sevilebilirdi 🙂 Şarkıda “bencillik ettim attım seni köşeye” derken neyi kastetmek istediniz? Müziğe ara verdiğiniz bir dönem oldu mu? Yani bir hikayesi var mı bu şarkının?
Evrencan: Şarkı aslında bir kız aşkından saatlerce ağlayıp tutuştuğum sırada içimden “Bu insanlar beni yaralıyor, ama ben hep kötü günümde sana sarılıyorum” diyerek, kendimi ve farkındalığımı tarttığım esnada ortaya çıkmış bir konuydu. Seni asla bırakmayan dostların anısına ve gitarlarımın hepsinin anısına yazıldı.
Ceylan: Bb King’in Lucille’ i gibi sizin de gitarınızın bir ismi var mı? Var ise hikayesi nedir?
Evrencan: Hikayesi olan babamın bana hediye ettiği gitar, üstünde ismim yazıyor ve ağacı, babamın bir gün gitar yapmak üzere uzun seneler sakladığı eski bir ağaç. Yıllar sonra çocuğum olursa bu ağaç ile ona gitar yaparım diyerek sakladığı ağaç. Bir keresinde bir konserden sonra taksinin bagajında kalmıştı. Ama bir şekilde ben daha yokluğunu fark edemeden bana geri geldi. Çok kalbi, gönlü açık bir adamdı taksici.
Fotoğraf: Selim Vardım
Ceylan: Hakkınızda o kadar güzel şeyler yazılıyor ki… Bugüne kadar tek bir kötü yorumla dahi karşılaşmadım desem yalan olmaz. Hakkınızda “Bu ülkeye caz müziği sevdirecek olan çocuk” diye bahsediliyor. Bunları gördükçe ne hissediyorsunuz?
Evrencan: Bir bilseler ben aslında hiç bir zaman salt caz yapmadım . Ah ah… Ama sevdirmişim daha ne isterim. Tabii ki milyonlarca tıklanan kliplerim ya da mainstream radyolarda dönen şarkılarım yok, ama zaman geçtikçe anlıyorum ki yaşlısından gencine müzik çatısı altında çoğu insan varlığımdan haberdar ve beni gönülden destekliyorlar. Yeni nesle alternatif ayağına sentezi göstermeye çalışıyorum. Bundan yıllar önce Cem abilerin, Barış abilerin, Moğolların yaptığı gibi.
Ceylan: Bu şarkıyı ben yapmış olmalıydım dediğiniz bir şarkı var mı?
Evrencan:
Neşet Ertaş – Gönül Dağı
Cem Karaca – Oy Bana
D’angelo – Really Love
Marvin Gaye – What’s Goin On (Tüm Albüm)
Ceylan: Tedx sahnesine çıkan en genç insanlardan biri de sizsiniz. Orada “Konuşmalarla aram pek iyi değildir kendimi müzikle ifade ediyorum.” diyorsunuz. Peki şimdi, bugün oraya çıkacak olursanız değişen bir şeyler var mı? Neler söylemek isterdiniz?
Evrencan: Yine müzik yapardım. Sözlerin anlatamadığı çok şey var, her zaman da olacaktır. Zaten konuşmayı kim buldu? Ben en sevdiklerimle çok konuşmam, telepatik anlaşırız.
Fotoğraf: Selim Vardım
Ceylan: Dinleyici kitlenizden memnun musunuz?
Evrencan: 3 yıldır dinleyicime dürüst oldum, yargılamadım, lafımı da zaman zaman esirgemedim. Öğretmek istediklerimi öğrettim. Her sene daha da birbirimize alışıyoruz. Seyircimi çok seviyorum.
Ceylan: Müzisyen olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?
Evrencan: Basketbolcu, marangoz ve seramik, tur rehberi, uzun mesafe atletizm koşucusu.
Ceylan: Ülkemizin başarılı sanatçılarıyla çok güzel düetler yaptınız. Hepsi çok sevildi, çok dinlendi. Şu an aramızda olan/olmayan, tanışıp düet yapmayı isterdim dediğiniz yerli ya da yabancı müzisyen var mı?
Evrencan: Marvin Gaye, Donny Hattaway, Fikret Kızılok ve Tehlikeli Madde, Cem Karaca.
Ceylan: Şarkılarınız sadece dinlenmek için değil izlenmek için de var gibi. Şarkı söylerken yansıyan enerjinizin bulaşması için kliplerinizi izleyen insanlara şahit oldum. Mimikleriniz, hareketleriniz, şarkıyı yaşayarak söylemeniz bir yana bu sempatikliğinizi neye borçlusunuz?
Evrencan: Hayatıma ışık olan aileme borçluyum. Bizi çok iyi eğittiler ve dünya insanı yaptılar, İngilizceyi öğrenmemiz için bizi daha iyi okullara yolladılar. Hayatları boyunca bizden hiçbir şey esirgemediler. Bir kez balayına İtalya’ya gittiler bizsiz… E o kadar da olsun. Anaokulu arkadaşımı kardeş yaptılar, hazırdan kardeşim oldu. Daha ne olsun. Olduğum gibi olduğum için beni sevdiler bu arada. Cevap basit 🙂
Fotoğraf: Selim Vardım
Ceylan: Çok genç yaşta çok sevildiniz, GQ adayı olarak gösterildiniz, Tedx sahnesine çıktınız ve şarkılarınızı milyonlar dinliyor. Sizce neden sizi bu kadar sevdiler?
Evrencan: Üçüncü gözüm açık, geçmiş yaşamlarda tecrübe edilmiş ve öğrenilmiş çoğu şey bana aktarıldı belki de. Belki de bir çok sefer daha yaşadım, bu yaşadıklarımı. Müzik, dönüşümün bir parçası. Hepimiz birer enstrümanız. Doğru çalınabilirsek tabi.
Ceylan: Son olarak dünyada bir şeyi değiştirebilecek olsaydınız bu ne olurdu?
Evrencan: “Ülkemizde insanların yere çöp atma alışkanlığının yok olmasını” isterdim. Ve “ormanların bilinçli olarak yok edilmesinin sona ermesini” isterdim. Ve tabii ki “sevgiyi herkes doyasıya yaşasın, hazmetsin ve sevgi insanı olsun.”
Sevgili Evrencan Gündüz’e bizimle gerçekleştirdiği bu güzel röportaj için teşekkür ederiz. Aşağıya en sevdiğim şarkılarından biri olan “Sen Aşkımızdan” parçasını bırakıyorum. Keyifli dinlemeler!
Ayrıca fotoğraflar için sevgili Selim Vardım’a ve Kısmet Abacı’ya teşekkür ederiz 🙂