Rivayete göre M.S. 3. yüzyılda Roma İmparatoru Claudius II, ordusunu güçlendirmek için genç erkeklerin evlenmesini yasaklamıştır. Bu yasağa karşı Aziz Valentine, gizli nikahlar düzenleyerek gençleri evlendirmeye devam etmiştir. İhanetinin bedelini canıyla ödemiş olup 14 Şubat’ta idam edilmiştir.
Peki bu olaydan çıkarılması gereken, koca bir sevgiyi tek bir güne sığdırmak mıydı? Sevginin günü var mıydı? Nefretimizi, öfkemizi haykırarak yaşadığımız bu dünyada sevgiyi küçük harflerle yaşamak nedendi?
Kavga eden birilerini gördüğümüzde özelleri diyoruz, sevgilerini yaşayanları gördüğümüzde ayıplıyoruz.
Geçen günlerde bir çiçekçinin önünden geçerken gözüme çarpan cümleyi söyleyeyim size: eğer ki sevdiğinizi söyleyemiyorsanız, ona bir gül alın.
İşte bu cümle beni çok rahatsız etti. Birini seviyorsun, gözlerine bakarak ona sevdiğini söylemiyorsun. Neden biliyor musun? Çünkü sen daha kendini sevmiyorsun!!!
Oysa bakın en iyi aşk şiirlerine devrimci ruha ait olan şairler tarafından yazılmıştır. Bu dünyada en büyük başkaldırı sevginin nefrete karşı gösterdiğidir.
Ve şüphesiz kazanan daima aşk olacaktır,olmalıdır.
Yani derim ki, 14 Şubat’ın tarihçesinden de görürüm ki sevgiyi görmezden gelmeyin.
Onun gücünü unutmayın.
Yılda bir gün diye beklemeyin.
İçinizden geldiği her an söyleyin.
Önce kendinize sevgi gösterin, sonra bir ağaca sarılın, sonra bir hayvana sevgiyle bakın, sonra sevdiklerinize…
Ve eğer ki kendi yolunuzda size iyi gelecek kişiyi bulduysanız ona seni seviyorum deyin!
Lütfen her şeye rağmen,
Lütfen bir çiçekle imgelemeden,
Tek bir gün gelsin diye beklemeden…
Aşkla kalın…