Gece
Gündüz

Suçlarınız Ve Birkaç Kitap Önerisi

25 August 2020
3 dk'lık okuma

Kemal Sayar adında psikiyatr var. Bugünlerde üstüne düşünülmesi gereken önemli sorular sormuş. Dolayısıyla onun şu sorularını kullanarak yazıma başlamak istiyorum.


“Yaşadığımız günler, uzun bir varoluşçu terapi seansına gebe…

Hayatın şamatası dindiğinde sana anlam verecek olan şey neymiş?

Öncelik verdiğin şeyleri gerçekten öne alman gerekiyor muymuş?

Madem şimdi makam ve para peşinde koşmak anlamsız, o halde hayatına mânâ veren ne kaldı?”

 

 

 

 

 


Son dönemde, her ne kadar sayıları az olsa da kitap okuyan insan topluluğunun yok satmasını sağladığı Camus’ den “Veba” ile başlamak istiyorum.

Kitap salgın sürecini önce bir şehrin karantinaya alınmasını anlatarak başlar. Başta sevdiklerinden ayrı kalan insanlar; üzülüp duygusallaşsa -ve hatta kimisi duygularına yenik düşse de- da veba yayıldıkça herkes duygularını bir kenara bırakır ve sadece hayatta kalmaya konsantre olur.


 

 


“Ah şu domuz hastalık” diye yazar Camus kitapta. 

Hastalığa yakalanmamış olan bir kısım insan dahi onu her daim içlerinde taşıyorlar.  

Bilmem tanıdık geldi mi…


Hepimiz birbirimize nasıl olduğu bariz açık olmasa da bir şekilde bağlıyız.  Meşhur – en azından hayatınızda bir kere nasıl olduğunu duyduğunuz ya da farkında dahi olmadan etkisine kapıldığınız “kelebek etkisinin” baş rolü –  Afrika’da kanat çırpan kelebeğin Kuzey Amerika’da yarattığı kasırgayı bir şekilde yaşıyoruz.  

Bir dilim ekmek için sırtında taş taşıyana da; saraylarda yaşayanlara da. Bu salgından sporcusu da aktörü da politikacısı da etkileniyor.

“Evde sıkılıyorum kanka yaaa” diye çevrenizdekilere söylenirken bir de evsizleri düşünün. Sevdiklerinizden ayrıyken; sırf onları boş yere riske atmamak için onlara sarılamazken mültecileri düşünün. 

Karantinanın başında deli gibi depoladığımız yemekleri pişirirken Afrika’da olan çocukları düşünün. Karantinadayken yıllardır abluka altında olan Filistin’i. Hepimiz bir şekilde birbirimize bağlıyız ve bu yüzden bütün bu olanların tek bir suçlusu yok. 

Hiçbiriniz masum değilsiniz. Hiçbirimiz masum değiliz. 

Ama bununla baş edebiliriz. Zorunda kalmadıkça evden çıkmamalıyız. Henüz hiçbir şey bitmedi. Bunun farkında olmalıyız.  Bunu hem kendimizi hem de başkalarını korumak için yapmalıyız. Yapmak zorundayız. 

Sürekli paylaşılan istatistikleri paylaşıp gençlerde ölüm oranı düşük diye kendinizi rahatlatabilirsiniz; ama ölen kişi ya da bir yakını için değerlendirilecek olursa bu oran yüzde yüzdür. 

Artık tümüyle bencil değil birlik olma zamanı. 

Bu durumun hiçbir şakası yok.  Ya hep birlikte olacağız ya da hep beraber tamamıyla yavaş yavaş acılar içerisinde yok olacağız.


Asıl konuya gelecek, kitaplara devam edecek olursak;

Gelmiş geçmiş en iyi distopik romanlardan birisi olduğunu düşündüğüm Cesur Yeni Dünya’ da şöyle yazıyor:

“Zamanlarının büyük bir kısmını para kazanmak ve saklamakla geçiren insanlar sonunda en çok istediklerinin satın alınamayacak şeyler olduğunu anlamıştı. “

Bu kadar kısa olan söylenilenleri dahi bence birçok şeyi açıklamaktadır.

 

 

 

 

 

 

 


Son olarak polisiye kitabı olmasına rağmen bu günlerde ismini çok manidar bulduğum bir kitabı önereceğim.

Kitap hakkında belirli şeylerden bahsetmek istemiyorum. Zaten yazıyı buraya kadar okuduysanız eminim ki kitabı da okuyacaksınızdır.

Emrah Serbes’ten “Her temas iz bırakır.”

Buraya kadar bile okumuşsanız eğer size bir teşekkürü borç bilirim.

Uras Yurdagül

İnsanlar nasıl nefes almak, yemek yemek zorundaysa ben de yazmak zorundayım. İlk gençliğimde nelere ilgi duyduğumu görebilmek ve sevdiğim şeyi yapmak hoşuma gittiği için yazıyorum.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR