Çin ve Güney Kore mitolojisinde “ülkenin yaşamsal düzenini korumak” ile yükümlü bir tanrı olarak bilinen Haechi (orijinal adıyla HaeTae) Güney Kore’de siyasetten sanata pek çok alanda yer bulmuştur.
Haechi, çoğu kaynakta aslan başlı, balık derili, kuyruklu ve boynuzlu, buluttan oluşmuş bir beden olarak betimlenmiştir. Tüylerini simgeleyen bulutlar ve kaplan gözleri ile bu koruyucu yaratık insanlar için bir lütuf, etik ve doğru yaşamanın temsilcisi olarak sembolize edilmektedir. Adalete olan düşkünlüğünün yanı sıra yangınlardan da koruyucu bir tanrı olduğundan, Güney Kore mitolojisinde hem bir itfaiye şefi hem de kıdemli bir hakim olarak da düşünülebilir. Ancak heykellerde kocaman burnu, hafif şaşı bakan gözleri, uzun dişleri, hafifçe içe kıvrılmış muzip kuyruğu ile sadık bir ev köpeği ve dostumuz hissi de uyandırmaktadır. Güçlerine rağmen hissettirdiği sempati de insanların bu mitolojik yaratık ile hızlı bağ kurmasını sağlamıştır. Bir başka inanışa göre ise aslında koyundan türemiş bir tanrıdır. Koyunun dünya üzerindeki en adil hayvan olduğu düşüncesi ile adaletin su gibi akışkan ve temiz olduğuna olan inanç Haechi’yi de suyla bütünleştirir ve “su tanrısı” haline getirerek yangın ve ateşli felaketlerden dünyayı korur. Hayali bir mitolojik varlık olarak tasvir edilse de Çin ve Kore’de Doğu dağlarında gerçekten de yaşadığına inanılmıştır. Adaletin tanrısı olduğu için vücudunun her yerinde kulakları olan, böylece insanlar arasındaki kavga ve sürtüşmeleri de duyan “bilge adam” olarak da tasvir edilmiştir.
Kore’nin Joseon Hanedanlığı zamanında Kral Taejo başkenti Hanyang (Seul) şehrine taşımıştır. O zaman ana yönetim sarayı olarak inşa edilen Gyeongbokgung’un konumlandırılması ile alakalı saray ahalisi, din ve devlet adamları arasında birtakım sürtüşmeler yaşanmıştır. Sarayın inşa edilmesi planlanan bölge dağlarla ve ormanlarla çevrili olduğu için, Doğu Feng Shui inancına göre sarayın bulunduğu alanın yangın riski açısından tehlike arz ediyor olduğunu düşünen alimlerin sayısı oldukça fazla olmuştur.
Tüm itirazlara rağmen, Kral Taejo sarayın yönünün Gwanak Dağı’na bakmasını onaylamıştır. Ancak Budist rahipler bu dağın ateş (ejderha) enerjisinin yüksek olması nedeniyle yangınlar ve doğal afetler başta olmak üzere, sarayın pek çok musibetler, bahtsız olaylar ve kötü enerjilerle dolacağına inanmışlardır. En büyük korkularının yangın olması (Kore geleneksel mimarisinde yapılar ahşaptır) nedeniyle sarayın girişi başta olmak üzere, köprüler, su kanalları, yönetim binalarının çevresini Haechi heykelleri ile donatmışlardır. Ayrıca Gwanak Dağından ateş elementini azaltmak için de bir su kuyusu açtırıp bakır bir ejderha heykeli ile de bu dağın ateş enerjisini rahatlatarak sarayı ve ülkeyi felaketlerden korumaya çalışmışlardır. Güney Kore inancında PungSu olarak da isimlendirilen bu teoride evlerin, mezar yerlerinin ve devlet dairelerinin inşa edilmesinde bulunduğu konumun enerjisini anlamak önemlidir. Bu nedenle o konumun enerjisini yükseltmek için Haechi ve benzeri mitolojik karakterler ile bir nevi “aura” yükseltme ve “ilahi koruma sistemi” sağlanmış olmaktadır.
Lakin alakalı mıdır bilinmez, tüm Haechi’lere rağmen Gyeongbokgung Sarayı pek çok suikast, taht kavgası, yangın ve istila geçirmiştir. Bunlardan en büyük hasar yaratanı da 1895 yılında Japon istilası esnasında Kral Gojong’nun eşi Kraliçe Myeongseong’un Japon askerler tarafından konağında öldürülmesi olmuştur. Günümüz Kore’sinde bu suikastın travmatik etkileri hala devam etmektedir.
Sarayın yenilenmesi ve tadilatı sonrasında şu anda Gwanghwamun adı verilen ana saray kapısının önünde yer alan iki dev Haechi büstü 1968 yılında mevcut konumuna taşınmış ve böylece insanlara henüz saraya girmeden önce tabiri caiz ise kendilerine çeki düzen vermelerini hatırlatmayı ve sarayın korunduğunu hissettirmeyi amaçlamıştır. Son Japon istilası sırasında geleneksel Kore kültürünün silinme çalışmaları Haechi’nin önemini ve değerini unuttursa da 2008 yılında Kore Cumhuriyeti ve Seul Büyükşehir Belediyesi Haechi’yi ülkenin ve şehrin sembolü olarak tüm dünyaya tanıtma misyonu benimsemiştir. Bu nedenle Haechi yeniden Kore kültürünün bir parçası olarak sokak sanatlarında, ticari taksilerde, hava alanlarında ve belediye duyurularında yer alan sevimli bir maskot haline gelmiştir.
Ayrıca, adaletin temsilcisi olması nedeniyle de devlet daireleri ve sarayların içlerinde ve çevrelerinde genellikle Haechi figürleri, oymaları ve taş heykellerini de sıklıkla görmek mümkündür. Joseon döneminde adaletin sağlanması, devlet personellerine adaletin hatırlatılması amacıyla savcılık yetkililerinin kıyafetlerinin önünde Haechi nakışları bulunmaktaydı, bu gelenek günümüzde de devam etmektedir. Savcılık binalarında, Adalet Bakanlığında ve çoğu devlet televizyon kanalları binalarında Haechi kabartmaları asılı bulunmaktadır. Böylece Haechi iyi ve kötünün ayırt edilmesinde, kötülerin adaletli ve etik bir şekilde cezalandırılmasında ilk akla gelen karakter olmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle insanlara ve ülkeye şans ve iyilik getirdiğine de inanılmaktadır.
Saray hayatı dışında halkın da mutfaklarına yangınlardan korunmak için Haechi figürlerini astığı, üzerlerinde taşıdığı da kayıtlara geçmiştir. Yargılayıcı karakteri nedeniyle dini bir figür olarak da karşımıza çıkmaktadır. Budist tapınaklarında ölümden sonraki yargılamayı, cennet ve cehenneme gidiş kavramlarını hatırlatmak, karmanın önemini vurgulamak için duvar tasvirleri, boyamalar, kabartmalar ve heykeller olarak varlığını korumaktadır. Soğuk bir mizaç ile karakterize edilmiş olmasına rağmen, genellikle Kore halk hikayelerinde sevecen, sıcak kanlı, iyi insanları sevgi ve merhametiyle kucaklayan ve şans getiren tanrısal bir figürdür. Ayrıca geleneksel Kore çizimlerinde (MinHwa), seramik sanatlarında da Haechi’ye ait izler bulmak mümkündür.
Haechi hem geleneksel hem de modern Kore’de belki de en çok bilinen ve önemsenen tanrısal bir varlıktır. Bize her daim adil olmayı, etik bir yaşam sürmeyi hatırlatmayı amaçlamaktadır. İyi ve kötü, güzel ve çirkin gibi çift taraflı yargılar kişisel olabilse de Haechi’nin bize göstermek istediği insanlara ve çevremizde yaşayan tüm varlıklara adaletli davranmak, haklarını ve özgürlüklerini ihlal etmemektir. Böyle bir yaşamın kurtuluş getirdiğine, ilahi erdemler ve mucizeler ile insanların yaşamlarına dokunduğunu göstermek ister. O yüzden de korkutucu bir yanı olsa da Budizm’in de öğretileri arasına giren “erdemli yaşama” uyum sağlayanların dostu olduğunu hatırlatır adeta.