Orijinal ismiyle Jiang Hu Er Nü, Türkçe ismiyle Kül En Saf Beyazdır. 2019 senesine dönüp bir baktığımda “Vay be ne seneydi!” diyorum. Alev Almış Genç Bir Kızın Portresi’nden Joker’e, Joker’den Jojo Rabbit’e birbirinden güzel filmler izleme fırsatı bulmuştuk. Bana en çok dokunan filmlerden birisi de Kül En Saf Beyazdır olmuştu. Cezasız kalan bir aşkın hikayesi, yarım kalmış, tamamlanamamış, karşılıksız olan bir aşkın hikayesi, insanı anlayamadığı bir şekilde etkiliyor.
Gerçek aşk, her türlü şart altında var olabilir. Peki ya Çin’in toplumsal sorunları içerisinde de yaşayabilir mi? Film güçlü bir filmografiye ve sunuma sahip. Bunu tabii ki de filmin yönetmeni Jia Zhangke’ye borçlu. Çin’in toplumsal yaraları altında kaybolan bu aşkın hikayesi tamı tamına 16 sene sürüyor fakat bu 16 sene bize sanki 16 yüzyılmışçasına yansıyor. Zhangke’nin de dediği gibi, yaşlı mı hissetmek istiyorsunuz? Zaman aralığı fark etmeksizin Çin’e gidin, orada bulunun. Duygularınız, dilekleriniz, hayalleriniz, amaçlarınıza ulaşmak için duyduğunuz içgüdü yavaş yavaş solacak ve yavaşlayacak. Gökdelenler ve demir yolları arasında kaybolacaksınız.
Film, 2001 yılında Zhao Tao’nun hayat verdiği, Bin adında bir mafyaya aşık olan naif Qiao ile başlıyor. Çeteler arasında gerçekleşen bir çatışmada Bin’i ölümden kurtarıyor ve bu sadakatinin karşılığı 5 senelik hapis cezası oluyor. 5 senenin ardından Bin’i aramaya koyuluyor fakat o henüz Çin’in ihanet ve sadakat dolu tezat yeraltı dünyasının içerisinde olduğundan haberi yoktu. 5 senelik zaman dilimi içerisinde eski hayatının da ülkedeki olaylardan farkı kalmamıştı ve Qiao bu gerçekliğe sertçe çarpıyor.
Film sadece bir aşk hikayesini anlatmıyor, aynı zamanda ülkedeki sosyokültürel ve ekonomik olayların gölgesinde insanların ne denli bozulmalara mahkum kaldığını ekranlara sert bir dille yansıtıyor.
Eril ve toksik maskülenitenin hakim olduğu Çin’in toplumsal yaşamında kendini kanıtlamış olan Qiao’nun Bin’e olan aşkının işlenme şekli insanı etkilemekte kaçınılmaz bir rol oynuyor.
2001’de başlayıp 2018’in başlarında biten bu yarım aşkın hikayesini başarıyla çizen Jia Zhangke’ye tekrardan teşekkürlerimi sunuyorum.