Gece
Gündüz

High-Rise Kitap ve Film İncelemesi

25 August 2019
yazdı
2 dk'lık okuma

High-Rise. Bir yapı. Bir sistem. Bir yaşam alanı. Bir tasarım. Bir kurgu. Bir felaket senaryosu. Belki de bütün bunların toplamından çok daha fazlası. Peki, nedir High-Rise? İngiliz yazar J.G. Ballard (1930 – 2009) , modern insanın kontrol mekanizması bozulduğunda neler olabileceğini distopik bir gözle 1975 yılında yazmış ve bu kitap Ben Wheatley tarafından 2015 yılında aynı adla beyaz perdeye aktarılmış. Günümüz çevirilerinde kullanılan tabirle (Dost KÖRPE/Eylül 2012/ Sel Yayınları) ‘’Ballard’ın ağzından anlatılan bir modernizm masalı. Ve tüm modernizm masalları gibi, sonu iyi bitmiyor. ’’


Bir gökdelen hayal edin: İnsanların temelde ekonomik açıdan sınıflandırıldığı, üst katlara çıkıldıkça refah seviyesinin arttığı, en tepede yapının mimarının, yani sistemin tasarımcısının yaşadığı 40 katlı bir gökdelen! Sizce de bu bina, modern toplum insanının sınıflandırılmasının, yapı ölçeğinde bir benzeri değil midir? Tıpkı toplumdaki gibi gözle görülür, yazılı sınırları olmayan bu yapıda, sınıflar arasındaki uçurumu bize anlatan temel faktör yaşam alanlarıdır.

Alt katlarda yaşayan; gazete ve televizyonlardaki lüks site reklamları ile vadeliden güvenli, konforlu, huzurlu ve zengin hayat hayaliyle bu yapının bir parçası olan fakat sadece sistemin devamlılığına katkı sağlayan ve kendilerine tanımlanan sınırlı alan içinde temel barınma ihtiyaçlarını ancak gideren kullanıcılara yapının birinci kullanıcı kitlesi diyebiliriz. Orta katların kullanıcılarında alt katlara oranla daha yüksek eğitim seviyeleri, gelir düzeyleri ve bunların sonucunda, sunulan ‘’ gökdelen hayatı’’ndan daha fazla refah seviyesi bekledikleri görülür. Üst kat kullanıcısı aşırı zengin, sosyal statüsü yüksek, konfor ve tüketim anlayışları yapının diğer kullanıcıları tarafından abartılı bulunan bir sınıf olarak tanımlanmıştır. Tüm bu kullanıcı profillerini algıladığımız anda Ballard’ın modernizm masalı başlar. Sistem modern toplum insanının idealize edilmiş şekliyle kusursuz işlemektedir. Her kullanıcı profili kendisine verilen ödevleri yerine getirdiğinde yapı sorunsuz bir şekilde varlığını sürdürebilecektir. Alt kat kullanıcıları kendisine verilenden fazlasını istememeli, merak etmemeli ve tüketmeye devam etmelidir. Bu kullanıcıların sistemi sorgulamaları saçmadır çünkü temel problemleri ödenecek faturalar olmalıdır. Orta kat kullanıcılarından ise farkındalıklarıyla göze batmamaları, sistemin kusurlarını fark etseler de dile getirmemeleri, bilgi ve eğitimlerinin en üst katların parasından daha güçlü olmadığını bilmeleri beklenir. Bilime, sanata, spora ilgi duyabilirler fakat bunlar için sadece izleyici/uygulayıcı olabilirler; oysa kurucuların bunlara para ile sahip olma imkânları vardır. Üst kat kullanıcıları yani sistem kurucuları için temel problem ise sistemin devamlılığını sağlayabilmektir. Bu hiyerarşide en tepeye oturmuşlardır ve konumlarını, yaşam standartlarını koruyabilmek hayati önem taşımaktadır.

Peki, tüm bu basamaklar ve ödevler sistemini ne alt üst edebilir? Sorgulamaya başlayan bir alt kat kullanıcısı mı? Alt ve üst katlar arasındaki uçurumu görebilmiş bir orta kat kullanıcısı mı? Yoksa yaşadıkları muhteşem hayatın gerçek olmadığını fark edebilen bir üst kat kullanıcısı mı? Bütün bu sorular ve çok daha fazlası aklınıza hücum ederken Ballard kusurlu bir sistemi kusursuz bir kaosa dönüştürüyor.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR