İnsanlar nasıl nefes almak, yemek yemek zorundaysa ben de yazmak zorundayım. İlk gençliğimde nelere ilgi duyduğumu görebilmek ve sevdiğim şeyi yapmak hoşuma gittiği için yazıyorum.
Seni sen yapan şeyler neler? Hiçbir yazımda klasik olarak herhangi bir yerde bulunabilecek bilgilendirmelerden; klişe demenin bile klişe haline gelmiş olduğunu bilerek
Yazdıklarımın okuyucusunun belirli (kısıtlı) bir kitlesi olduğunun farkındayım. Gerek yazdıklarımdan gerekse ilgi çekiciliği düşük olan konulardan kaynaklı olsa gerek. Veya belki de
Kemal Sayar adında psikiyatr var. Bugünlerde üstüne düşünülmesi gereken önemli sorular sormuş. Dolayısıyla onun şu sorularını kullanarak yazıma başlamak istiyorum.
Başlıktan da az çok yapabileceğiniz çıkarımlarla söylemek istiyorum ki bu yazımda sizlere aslında yazmayan, kendi hallerinde oldukları zamanlarda yazarların nasıl olduğunu, hangi
İnsanların bir şekilde -özellikle günümüzde ve ülkemizde- konuşmaktan sürekli olarak korktuğu, utandığı, rahatsız olduğu cinsellik denen bu şey nedir aslında?
Kendimizi tanımak için – yani bilmek için- önce yeteneklerimizin, sonrasında da sınırlarımızın farkında olmamız gerekiyor. Bu olayı çok daha net kavrayabilmek için
Kolombiya’da 1928’de küçük bir kasabada doğan, yoksul bir ailesi olan ve sadece yüzyılda bir gelebilecek, yüzyıllık bir yalnız olan Gabriel García Márquez…