Gece
Gündüz

Öteki Taraf’ın Felsefesi

14 October 2021
1 dakikalık okuma

Görüp görebileceğiniz en keyifli kurgulardan biri olan The Good Place, güldürürken düşündüren tanımına en çok uyan komedi dizisi olabilir. Komedi dendiğine bakmayın, dizi aslında tamamen felsefi ve distopik temellere dayanıyor, ya da ütopik.

İşte bu ikilem, işin en keyifli kısmı diyebiliriz. İyilik/kötülük kavramlarını sorgulayan ve ölümden sonraki yaşama dair sorulara cevap arayan dizi gerek replikleriyle, gerekse yarattığı karakterlerle enfes bir seyir zevki çıkarmış ortaya. 

Hem öğretici, hem eğlenceli, hem de hayli özgün. İzlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor ve bir süre sonra resmen bitmemesi için yalvaracak hale geliyorsunuz.

Alanında başarısı tartışılmaz olan ödüllü yapımcı-yazar Michael Schur, The Office, Parks and Recreation ve Brooklyn Nine-Nine gibi efsanelerden sonra bu dizinin altına da imzasını atıyor ve başarısını bir kez daha kanıtlıyor. Dört sezonluk bu hikaye, seyirciyi her anlamda tatmin ediyor ve hafızalarda güzel kalıyor.

Bu devirde bunun ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz. Dizilerin güzel başlayıp felakete sürüklenmesi veya harika başlayıp hayal kırıklığına dönüşmesi olayı oldukça yaygın çünkü.

Her bir karaktere gereken özenin verildiği ve yaşananların tatlı bir bütün oluşturduğu The Good Place, anlatmak istediğini kademe kademe güzelce anlatıyor ve sonrasında kendisini hiç bozmadan seyirciye veda ediyor. Eğer hala bu bol sürprizli ayakları yere basan, bir yandan da bulutların üstünde uçan şamatayı duymayan, izlemeyen varsa koşa koşa gitmesini tavsiye ederim.

 

Görsel Kaynakça:

  www.imdb.com

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR