Bir sanat eserinin çoğaltılması için birden fazla unsur vardır. Bunlardan birisi 3.kişilerin beklentisi ve bir kazanç sağlamasıdır. Diğer unsur da sanat eserlerini çoğaltarak gelecek döneme aktarmaktır.
Bir sanat eseri içinde bulunduğu dönemi yansıtır, sanatçının ruh halini yansıtır. Örneğin, Frida Kahlo’nun otoportrelerinde içinde yaşadığı mutsuzluğu tablolarında görebiliriz. Kıyafetlerinden hangi dönemde yaşadığına dair fikrimiz olabilir.
Sanat eserinin çoğaltılması ve mekanik olarak yeniden üretilmesi uzun yıllardır tartışılan bir konu olmuştur. Taklit edilen sanat eseri değerini yitirebilir mi? Walter Benjamin, teknolojinin gelişmesiyle sanat eserinin aurasını kaybettiği söylemiştir.
İlk üretilen sanat eserinin verdiği haz başkadır. Onda ressamın fırça izlerinden bile farklı anlamlar çıkarabiliriz. Ama o eserin kopyalarında o hazzı alamayabiliriz. Bu konu kişiden kişiye göre değişir. Diğer yönden baktığımız zaman da eğer o tablo biricik kalsaydı, belki bugüne kadar gelemezdi. Şimdi sizlere şu soruyu soruyorum; sanat dediğimiz şey birden fazla aynı eserin olması mıdır yoksa o eserin biricik ve tek olması mıdır? ’’Bir sanat eserinin en kusursuz biçimde çoğaltılmış hali bile bir öge eksiktir.’’ Walter Benjamin’e göre bir sanat eseri özgündür. Yeniden üretim ve çoğaltma söz olursa, ortaya çıkan eserin kopyası onun aurası dışında kalır.
Sanat Eserinin Biricikliği
Sanat eserini ortaya çıkaran kişi veya kişiler elleriyle bir amaca hizmet etmek için ya da bir hizmet etmek için üretim yapıyorlar. Yeni üretilen bir esere sanattır demek ne kadar doğru olabilir ? Bir eserin sanat eseri niteliği taşıyıp taşımadığı değişkendir. Bir esere sanattır diyebilmek için bir çok unsura sahip olmamız gerekmektedir. Sanat eserinin neden yapıldığını sorgulamak gerekir. Eserin felsefesini indirgemek gerekir. Estetik bir öge barındırıp barındırmadığına bakmak gerekir. Ve sanatta duyum ve algı olmadan olmaz.
Sanat Dalları
Resim, fotoğraf, tiyatro, sinema vb. sanat dallarını birbirinden ayıramayız. Tüm sanat dalları birbirine çok yakın özellikler taşırlar. En önemli ortak özelliklerden birisi de altın orandır. Fotoğrafta, resimde, sinemada, mimaride altın orandan bahsedebiliriz. Sinemada bir sahneyi durduğumuz zaman sahne bir resim karesi oluyor.Bu da sinema ve fotoğraftan birbirinden ayrı söz edemeyeceğimizi gösterir. Sanatın ortaya çıkışı antik çağda mağaralara bir şeyler kazıyarak, resmederek ortaya çıkmıştır. Resmin gelişmesi böyle başlamıştır. Daha sonra fotoğraf, tiyatro gelişir, sinema ortaya çıkar. Sanat dalları birbirinin gelişmesinde yardımcı olmuştur. Sinemada ve fotoğrafta daha çok mekanik üretim söz konusudur. Sinemanın ve fotoğrafın var olması mekanikleşmeye dayanıyor. Mekanikleşme olmazsa, sinemanın ve fotoğrafın varlığından söz edemeyiz. İnsan eli dışında başka bir güce ihtiyaç duyuyor. Ama bir ressamın tablosunda mekanikleşme olmamalı. Çünkü sanatçı o tablosunda o anki hislerini yansıtır, bize vermek istediği mesajı fırça darbeleriyle verir.