Gece
Gündüz

Stalker (İz Sürücü) 1979

7 October 2020
yazdı
11 dk'lık okuma

Bu yazımda şiirselliği ve görsel estetiği filmlerinde her zaman ön plana koyan sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden birisi olan Andrei Tarkovsky’nin unutulmaz eserlerinden birisi olan ve benim de en sevdiğim filmler listemin başlarında olan Stalker’ı elimden geldiğince sizlere anlatmaya çalışacağım.

Andrei Tarkovsky Hakkında

Sovyet Rusya’dan çıkan en önemli yönetmenlerden bir tanesi olan Tarkovsky hayatı boyunca bu coğrafyanın getirdiği sıkıntıları çekti. Hemen hemen bütün filmlerinde rejim tarafından uygulanan sansür ve yasaklarla uğraştı. Sovyet Rusya vatandaşı olduğu için Avrupa ve Amerika’da da hak ettiği değeri bir türlü göremeyen yönetmenin en ayırt edici özellikleri, filmlerinde kullandığı uzun planlar (long shot) ve şiirselliği ön plana koymasıdır. Anca ölümünden sonra değeri daha iyi anlaşılan bu usta yönetmen dünya sinemasına Ivan’s Childhood, Andrei Rublev , Solaris, Mirror, Nostalghia ve The Sacrifice gibi kendisinden sonraki yönetmenlere yol gösteren şaheserler bırakmıştır.

Film ve Sorunlu Prodüksiyon Süreci

1979 yılında yapımı tamamlanan Stalker, çoğu eleştirmen tarafından Tarkovsky sinemasının en önemli temsilcisi olarak görülür. Boris ve Arkady Strugatsky kardeşlerin ”Yol Kenarında Piknik” adlı kısa romanından esinlenilerek yapılan yapım, bilim kurgu, felsefe ve psikolojik temellere dayanan bir dram filmidir. İnanç temasını oldukça farklı bir şekilde ele alması, şiirselliği ve görselliği, felsefe kitaplarını aratmayacak diyalogları ve Tarkovsky’nin yönetmenliği ilk zamanlarda karışık yorumlara sebebiyet verse de ilerleyen zamanlarda eleştirmenlerden olumlu yorumlar toplamıştır. Günümüzde kült film statüsüne yerleşmiş olan filmin yapım süreci sancılarla doludur. Tarkovsky’nin Solaris filmiyle büyük sükse yaratması üzerine Sovyet Rusya o sıralarda yaşanan Soğuk Savaş’ın etkisiyle Hollywood sinemasıyla bir rekabet içerisine girmiş ve bu film için oldukça büyük bir bütçe ayırmıştır. Tarkovsky’nin işine yer yer müdahalelerde bulunan rejim filmde zamanının çok ötesinde sansasyonel efektler ve ilginç yan hikayeler istiyordu. Bu müdahaleden hoşlanmayan Tarkovsky, filmi yeniden düzenlemiştir. Oldukça realist ve asıl amacına odaklı bir film çeken usta yönetmenin bu çabaları suya düşmüştür. Çünkü filmin hemen hemen hepsi bir laboratuvar kazası sonucu kullanılamaz duruma gelmiştir. Bazı kişiler filmin Sovyet Rejimi tarafından bilerek yok edildiğine inanmaktadır. Kalan sınırlı süresi ve bütçesiyle filmi tekrardan çekmeye başlayan Tarkovsky’nin önüne bu sefer de iklim koşulları zorlu bir duvar ördü. Yapımda çalışan hemen hemen herkesin morali ve sinirleri oldukça bozuktu. Oyuncuların sonradan söylediklerine göre filmdeki karakterlerin korkmuş ve kederli halleri aslında gerçek ruh hallerini yansıtmaktadır.

Filmin Fikir Dünyama Katkısı

Fikirlerine çok değer verdiğim bir büyüğüm tarafından bana belli bir yaşa geldiğimde izlemem gerektiği öğütlenen filmi ben oldukça uzun bir süre izleme listemde tuttum. Üniversiteye başladığım yıllarda ilk kez izlediğim yapım, benim genel düşünce yapımı oldukça etkiledi. Yapımı izledikten sonra kendi düşüncelerimi ve inançlarımı daha iyi yansıtmaya başladım. Beni, kendi irademi keşfetmeye iten film, aynı zamanda bana insanların inanç olgularına daha saygılı bir şekilde yaklaşmamı sağladı. Üzerimdeki etkisini yenilemek için neredeyse her sene tekrardan izlediğim yapım böylece en sevdiğim filmler arasına girdi.

Filmin Özeti

Kısmen uzak bir gelecekte isimsiz bir ülkenin kırsalında bir olay meydana gelir. ‘Bölge’ adı verilen bu alana devlet tarafından ulaşım yasağı getirilmiş ve karantinaya alınmıştır. Bu Bölge’nin içerisinde ‘Oda’ adı verilen ve ziyaret edenin tüm arzularını gerçek kıldığı söylenen bir yer bulunmaktadır. Bu alana gitmek isteyen insanlara yol gösteren kişilere ‘Stalker’ adı verilmektedir. Ana karakterimiz olan Stalker belli miktar para karşılığında ünlü bir yazar ve bilim insanına yol göstermeyi kabul eder. Hep beraber yola çıkan ekibi hayatlarının yolculuğuna çıktıklarının farkında değillerdir.

 

Stalker filmi yorumlanmadan parça parça ele alınırsa oldukça yanlış anlaşılabilecek bir yapım. Genel yapısı itibariyle varoluş ve inanç felsefelerinin ağır bastığı yapım, muazzam kurgusu sayesinde 2 saat 42 dakikalık süresi boyunca izleyicinin filme bakış açısıyla adeta bir oyun hamuru gibi oynuyor ve şekil veriyor. Bu etkiyi sizin de yaşamanızı istediğim için bu filmlik sizlere daha farklı bir anlatı sunmak istiyorum. Olaylardan ziyade fikir ve sembolleri anlatacağım bu yazım, filmi izlemeyenler için hala spoiler içerebilir.

 

Uzun çekimleri, şiirsel ve felsefi anlatımı, farklı dili ve görece uzun süresi gibi nedenlerle bazı izleyicileri sıkabilecek bir yapıya sahip olan filmi izlerken ona inanmanız gerektiğini sizlere tavsiye ederek hatırlatmak istiyorum. Bu inanç ve sabır konusunun filmin ana fikriyle oldukça paralel ilerlediğini sizlere söylemeyi bir borç bilirim.

 

(UYARI: Yazının bundan sonraki kısmında spoiler -film hakkında seyir zevkini etkileyen bilgiler- vardır.)

 

Öncelikle insanların yaşadığı yer ve bölge arasında büyük farklılıklar göze çarpıyor. Yapımın ilk yarım saatini kapsayan kısım insan yerleşkesinin olduğu yerde geçiyor. Filmin bu kısımları oldukça puslu. Benim düşünceme göre insan sanayileşmesinin bir sonucu olan bu çirkin hava Bölge’ye girince aniden değişiyor. İnsanların yaşamadığı, kaçtığı bir alan olan Bölge canlı havası ve yemyeşil bitki örtüsüyle dikkatleri çekiyor. Bana göre insanların olmadığı yerde hayatın diğer canlılar için daha kolay olduğunu gösteren usta yönetmen böylece insanlığın çevreye verdiği zararlara ufak bir gönderme yapıyor.

Sinemaseverler tarafından oldukça bilinen neredeyse 10 dakikalık bir diyalogsuz açılış sekansı sonrası bizleri ana kahramanımız olan Stalker (İz Sürücü) ve karısı arasında geçen tartışmayla aslında bir bireyin iki farklı yönünü gösteriyor. Evlilikten sonra tek vücut olan bu çift bana göre aklın birbirinden farklı iki noktasını temsil ediyor. Bilincin inanç yönünü temsil eden Stalker görevine yani inancına bağlı bir bireyken, bilincin rasyonel kısmını temsil eden karısı onun aksine bu işin saçma olduğunu ve akla uygun olmadığını savunmaktadır. Bu rasyonellik karşısında diyaloğa bir katkı yapmayan Stalker, karısına aldırış etmeden görevini yapmak üzere evden ayrılır.

Açılış sekansında gözüken barda müşterileri olan yazar ve profesörle buluşan Stalker, onları yaşadıkları totaliter rejimin geçişe izin vermediği Bölge’ye götürmekle görevlidir. Duygu ve düşüncelerini paylaşmaktan çekinmeyen bir Yazar ve onun tam tersi bir şekilde zorunlu olmadıkça konuşmayan bir Profesörle yola çıkan Stalker, sıkı kontrol bölgesinden gizli bir şekilde geçip Bölge’ye ulaşmayı planlamıştır. Bu yolculuk sekansı boyunca geçen diyaloglar sonucu izleyiciler olarak karakter özelliklerini kafamızda yavaş yavaş şekillendirmeye başlarız.

Bölge’ye geldikleri zaman Stalker onları defalarca kendi lafından çıkmaması için uyarır. Kendisinin ustası olan “Kirpi”nin hikayesini müşterilerinin gözünü korkutmak için anlatır. Kirpi, Bölge içerisinde kardeşinin ölümüne sebep olmuştur. Dilek dilemek için Oda’ya giden ve dilek diledikten sonra oldukça zengin birisi olan Kirpi, bu servetten kısa bir süre sonra intihar etmiştir. Bölge’nin insan üzerindeki etkilerinden de bahseden Stalker’a Profesör inanırken Yazar pek kulak asmaz. Bu kısımda Kirpi’nin hikayesi oldukça önemlidir. Zira ilerleyen kısımlarda bu hikaye yüzümüze tokat gibi vurulacaktır.

Tuzaklardan kaçına kaçına, yavaş ama sağlam bir şekilde ilerleyen ekip Kirpi’nin bıraktığı bir tuzağa düşerler. Stalker Bölge’ye saygısından dolayı mola vermeyi uygun görür. Ekip, mola verdiğinde Oda’ya gitme nedenleri hakkında konuşmaya başlarlar. Zaten konuşkan bir yapısı olan Yazar Oda’ya ilhamını yeniden kazanmak için gittiğini söyler. Yolculuk süresi boyunca çantasını yanından ayırmayan Profesör, Yazar’ın uzun ısrarları sonucu Oda’da yapacağı araştırma sonucunda Nobel Ödülü’nü kazanmayı umduğunu söyler. Bu iki dileği dinleyen Stalker diğerlerine kendisinin umudunu gerçekten kaybetmiş insanlara yardım etmekten başka bir amaç ve isteğinin olmadığını söyler. Bütün bu diyaloglar yaşanırken benim gözüme bir detay çarptı. Daha sonradan tekrardan göreceğimiz siyah bir köpek. İnsanların dostu olan hayvanların başında gelen köpeği ben, bu sahnede Bölge’nin Stalker’a bir lütfu olarak yorumladım. Bencil sebeplerden dolayı bu yolculuğa çıkan bu iki kişi arasında hapsolmuş olan Stalker’a arkadaş olan köpek, aynı zamanda bir yol gösterici olabilir. Gerçek hayatta sık sık bu amaçla eğitilen köpekler filmde de böyle bir amaç taşıyor olabilir. Bu düşünceyi düşünme sebebim olarak köpekten önce neredeyse yolunu kaybetmiş olan ekip bu dinlenme sonrasında hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor olmalarını gösteriyorum.

Oldukça uzun bir koridor sekansından sonra usta yönetmen bizleri Yazar’ın yaptığı bir monologla baş başa bırakıyor. Kendisini eleştirenleri ve bu eleştirilerin kendisini nasıl etkilediğinden bahseden Yazar’la, Tarkovsky bana göre zamanında kendisini sürekli eleştiren kişilere ve büyük festivallerde ısrarla kendisini sabote edenlere hafif bir gönderme yapıyor.

Hem ekip hem de izleyici için oldukça zorlu bir yolculuğun ardından Oda’ya sonunda ulaşıyoruz. Tam bu sırada yapım boyunca sessiz olan Profesör çantasından 20 kilotonluk bir bomba çıkartır. Dünya üzerindeki kötü düşünceli insanların Oda’yı kullanmasını engellemek için Oda’yı patlatacağını söyleyen Profesör’e Stalker engel olmaya çalışır. Oda’nın önünde birbirlerine sözlü ve fiziki müdahalelerde bulunan ekip sonuçta iyice yorgun düşer. Müşterilerine insanlığın elinde kalan son şeyin bu Oda’nın sağladığı ‘Umut’ olduğunu söyleyen Stalker, Profesör’ü bu fikirden vazgeçirmeye çalışır. O ana kadar Stalker’ı itip durmaktan başka bir şey yapmayan Yazar, Kirpi’nin hikayesine dikkat çeker. Kirpi’nin Oda’dan neden kardeşini geri getirmesini dilemediğini sorgulayan Yazar, diğerlerine Oda’nın sadece insanların en derin arzularını gerçekleştirdiğini ve bu yüzden bencil sebeplerden dolayı asla kullanılamayacağını söyler. Büyük bir bitkinlikle Oda’nın girişine çöken ekip bir sonraki adımlarını düşünmeye başlar. Yavaşça elindeki bombayı etkisiz hale getiren Profesör, bombanın bir parçasını Oda’nın içine fırlatır. Bu sekansta en belirgin olan sembol tabii ki bir bilim insanının bombayla insanlığın elindeki bir şeyi yok etmesi. Bombanın etki gücünün Nagasaki’ye atılan atom bombasının gücüyle aynı olması elbette ki bir tesadüf değildir. Ayrıca tartışma sahnelerinden önce Yazar’ın yerden bulduğu çalı tacı başına takması belirgin bir şekilde İsa peygambere bir göndermedir. Taktığı bu taç ile Hristiyanlıkta kurtarıcı olarak görülen İsa peygambere benzeyen Yazar, yaşanan tartışma sonrası Oda’yı yani bir nevi insanlığın umudunu kurtaracak kişi olacaktır. Çünkü İsa peygamber, Hristiyanlar için kurtuluş ve umudu simgelemektedir.

Sağ salim bir şekilde bara geri dönen ekibin artık ayrılma zamanı gelmiştir. Karısı ve çocuğu tarafından eve geri götürülen Stalker’ın peşinde Bölge’den beri kendisini takip eden arkadaşı vardır. Eve geldiğinde insanların inançsızlığından yakınan Stalker yorgunluğundan ve üzüntüsünden dolayı derin bir uykuya dalar. Stalker’ın uyumasından sonra karısı sigarasını içerken dördüncü duvarı yıkarak seyirciye karşı Stalker’la ilişkisine dair bir monoloğa başlar. Bu monolog sonrası filmin son sahnesinde bütün filme ayrı bir anlam kazandıracak bir sahne gerçekleşiyor. Stalker’ın, kendisi yüzünden ‘anormal’ doğan kızı, Fyodor Tyutchev’den bir aşk şiiri okuduktan sonra telekinezi yeteneklerini kullanarak masadaki bardakları oynatır. Bütün bunları Stalker’ın uydurması olarak gören ve bu ana kadar olağanüstü bir şey görmediği için olaylara inanmayan seyircilere tokat niteliğindeki bu sahne benim en sevdiğim final sahnelerinden bir tanesidir.

 

 

Genel Yorum

 

Benim en sevdiğim 10 film arasında yer alan bu yapıma ben 10 puanını uygun görüyorum. Benim için bir filmi değerlendirirken yapımın anlatmak isteği mesajın değeri filmin değeriyle doğru orantılıdır. Yazımı okuyan sizler bu film için “Ne saçmalıkmış.” gibi düşüncelere kapılabilirsiniz. 2 saat 42 dakikalık süreyi filmin akıcı olmasına rağmen aylar yıllar gibi hissedip yarıda bırakmak isteyebilirsiniz. Bütün bu düşünceleri taşıyan okuyuculara şunu söylemek istiyorum. Belli kalıplar üzerindeki düşünce ve görüşleriniz bu filmi izledikten sonra değişecek. Bu filmi izledikten sonraki düşünce yapınızla izledikten sonraki yapınızın aynı kalmayacağını düşünüyorum. Sadece bu etkileyiciliği için bile şans verilmesi gereken bir film olarak gördüğüm yapımın zorlu prodüksiyon süreci de göz önünde bulundurulduğu zaman değeri katlanarak artmaya devam ediyor. Günümüzde bile tazeliğini ilk çıktığı günkü gibi koruyan yapım bu halini gelecek nesillere aktarmaya devam edecektir. Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Eğer bir hatam olduysa affola. Başka yazılarda görüşmek üzere kendinize iyi bakın ve hepinize iyi seyirler dilerim.

  1. Görsel 
  2. Görsel
  3. Görsel
  4. Görsel
  5. Görsel
  6. Görsel
  7. Görsel
  8. Görsel
  9. Görsel
  10. Görsel
  11. Görsel

Burak Sezgin

6 Şubat 1997 yılında İzmir'de doğdum. Güzelbahçe 60. Yıl Anadolu Lisesi'nden mezun oldum. Sakarya Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü'nde öğrenim hayatımı sürdürmekteyim. Sinema ve fantastik edebiyat hayatımın değişilmez iki parçası. En büyük hayallerimden birisi ileride, hala yazmakta olduğum romanımı tamamlayıp, yayınlamak.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR