Gece
Gündüz

Bobby Dixon

28 August 2019
yazdı
3 dk'lık okuma

Sporun her dalının bizlere bir şey anlatmaya çalıştığını düşünmüşümdür. Kimisi özgür olmayı kimisi birlik olmayı…

Ama basketbol hep daha fazla hissettirmiştir. Yaşamın ta kendisi gibi. Kaybetmek yok gibidir. En büyük ihtiyaç inançtır. Çünkü bu diyarda saniyeler konuşur. Ne sadece senle olur ne de sadece taraftarınla. Yalnız taraftarınla bir olabilmişsen, sen düştüğünde taraftar; taraftar düştüğünde sen kaldırırsan bu oyunda galibiyet gelir. Yalnız siz bitti dediğinizde biter. Şöyle baktığınızda siz de hayatı görmediniz mi? Belki de bundandır oyuncuları da özel insanlardır. Hayata tabiri caizse meydan okuyanlar…

İşte size onlardan birini anlatacağım.Kendi değimiyle “dipten zirveye” çıkan Bobby Dixon. Türk Vatandaşlığı sonrasında diğer ismiyle Ali Muhammed…

Bobby, Chicago’nun güneyinde 5 çocuktan en küçüğü olarak dünyaya gelmiş, klasik Amerikalı siyahi bir insanın hayatını yaşamak zorunda kalmıştı. Ailesi toplu konutlarda hayatlarını sürdürmekteydi. Bu toplu konutlar düşük gelirli insanlar konaklasın diye yapılmış, ne yazık ki çeteler toplu konutları kendi aralarında bölüşmüş ,siz de hangi konutta yaşıyorsanız o çetelere isteseniz istemeseniz çalışmak zorunda kalıyordunuz.

İşte Bobby böyle bir hayata gözlerini açmıştı. Annesi çocuklarına bakabilmek için çetelere çalışmış, uyuşturucu satmaya başlamıştı. Çocuklar kendilerini diğer çetelerden koruyabilmek için küçük yaşlarda iyi dövüşmeyi öğrenmek zorundaydılar, çocuk olabilmek onlara hep uzak kalmıştı. Ve evet böyle bir hayatın parçası olmak, hüzünü de hep yanınızda taşımaktı. Bobby için de böyle oldu. Gözünün önünde abisinin ölümüne, annesinin hapishaneye girmesine şahit oldu. Bu sorunlardan kaçabilmek için ya da onun söylemiyle özgürlük hissini tatmak için spora başlamıştı. Önce futbol daha sonrasında basketbol onu daha özgür kılıyordu. Fakat gün geldi annesinin hapiste, abilerinin yanlış yollarda olması onu, hayatta tek olduğu gerçeğiyle karşı karşıya getirdi. O da bulunduğu hayat şartları gereği çocuk yaşta uyuşturucu satmaktan hapse girdi. İlkinde fazla durmadı fakat ikincisi öyle değildi. Orada bulunduğu zaman diliminde her şeyin daha farklı olması gerektiğini anlamıştı. Hapishaneden kamp hayatına geçtikten sonra okula devam edemediği için lise son sınıfı uzaktan bitirdi. Çünkü üniversite basketbol hayaline ancak böyle ulaşabileceğini biliyordu. Kamp hayatı aynı zamanda ona öfkesini doğru yere yönlendirmeyi, disiplini ve sabrı öğretmişti. Belki şu an maç sırasında olumsuz şartları görmeden işine konsantre olabilmesi o günlerin meyvesidir.

Kamp hayatı 4 ay sürdü ve sonrasında artık özgürdü. O dönemde hem işe hem okula hem de spor merkezine gitmeye başladı. Ve orada Bobby’i fark eden atletik direktör Brian ile tanıştı. Artık profesyonel basketbol hayatı için ne gerekiyorsa yapmaya başladılar. Basketbol bursu alabilmek için çok ama çok çalıştılar fakat geçmişi onu çoğu zaman ret cevabı almasına sebep oldu. Kimi zaman vazgeçti ama ayağa kalkması gerektiğini, başka bir şansı olmadığını çok iyi biliyordu.

Hayal ettiği gibi bir başlangıç olmasa da yerel üniversitelerde oynamaya başladı. Ve sonrası da çok kolay olmadı. Evlendi, çocuğu oldu. Başarmak için uzun süre onlardan uzakta yaşadı. Çünkü boyu NBA basketbol ligi için uygun değildi, başarılı olacağı yer Avrupa ligiydi. Ve işte gün geldi Türkiye’de önce Pınar Karşıyaka’da oynadı, sonrasında bütün olumsuzlukları unutacağı Avrupa’nın en iyi takımlarından Fenerbahçe Beko takımının vazgeçilemeyen yıldızı oldu. Hem iyi bir basketbolcu, hem çok sevilen bir takım arkadaşı hem de çok iyi bir baba, eş oldu.

Yani Bobby Dixon’ın söylemiyle: “Hayat insanlara daima mucizeler gösterir,hediyeler verir. Ama bunu yaparken kendine has yöntemler kullanır.Bu yüzden bazen neyin iyi neyin kötü olduğunu,neyin şans neyin kötü talih anlamına geldiğini ilk bakışta anlayamayız…”

  

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR