Gece
Gündüz

Modanın “Zincirlerini Kıran” Kadın: Coco Chanel

14 June 2019
yazdı
4 dk'lık okuma

1883 yılının sıcak bir yaz günü, Fransa’nın üzüm bağlarıyla dolu Saumur şehrinde dünyaya gözlerini açan küçük bir kız vardı: Gabrielle Bonheur Chanel.  Annesi Jeanne Devolve adında bir temizlikçi, babası Albert Chanel adında bir seyyar satıcıydı. 12 yaşında annesini kaybettiğinde babası iki erkek kardeşini tarlalara işçi olarak çalışmaya, iki kız kardeşiyle kendisini ise bir yetimhane görevi üstlenen Aubazine Manastırı’na gönderdi. Ancak bu defa buradan bir rahibe değil, yüzyıllar boyunca ismini duyuracak, yetenekli ve inançlı bir sanatçı çıkacaktı: Coco Chanel.

Yıllar boyu bu manastırda kalan Gabrielle için kariyerinin tohumlarının atıldığı yer burası desek yanlış olmaz. Zira buradaki rahibelerden dikiş dikmeyi öğrenen Gabrielle, 18 yaşına kadar burada verimli vakit geçirmiş ve disiplinli bir eğitim almıştı. 18’ine geldiğinde artık yaşı Aubazine Yetimhanesi’nde kalmak için çok büyüktü. Bu nedenle Katolik kızlar için Moulins şehrindeki bir misafirhaneye taşındı.

cocochanelincocuklugu

Burada ufak tefek dikiş işleri yapan Gabrielle, aynı zamanda bir kabarede şarkılar da söylüyordu. Tam da bu zamanlarda onu dinlemeye gelenler arasında dolaşan bir lakaptı “Coco”. Çok sonra kendisi, bunun babasının ona verdiği bir takma isim olduğunu söylese de hayatının son zamanlarında verdiği beyanların çok da doğru olmadığı ortaya çıkmıştı ne yazık ki. Belki Coco, o yıllardan utanıyordu; belki de her şeyi gerçekte olmasını umduğu şekliyle anlatıyordu.

23 yaşındayken Moulins’da sahne aldığı kabarede Etienne Balsan adında genç bir adamla tanışan Coco, kısa bir süre sonra onun Compiègne yakınındaki şatosuna taşındı ve 3 yıl boyunca burada yaşadı. Burada avlanmayı, at binmeyi ve hayata dair daha birçok şeyi öğrenen Coco, kendini bu yıllarda çok geliştirdi ve “lüks hayatı” öğrendi. 1908 yılında Etienne’in bir arkadaşı olan Captain  Arthur “Boy” Capel bir gün onları ziyarete gittiğinde, daha ilk görüşte ona kalbini kaptıran Coco; Arthur ile aşk yaşamaya başladı ve kısa bir süre içinde onun Paris’teki evine taşındı.

 

Coco’yu her konuda destekleyen Arthur, onun ilk dükkanını finanse etti ve böylece Coco Chanel ilk mağazasını 1910 yılında Paris, Rue Cambon’da açtı. Başta yalnızca şapka satılan bu mağazaya talep öyle çok arttı ki, Chanel daha sonra Deauville’de de mağaza açıp kıyafet dikmeye başladı. Bu mağazasında “kadınlar için günlük ve spor şık” tasarımlar sergileyen Chanel, o dönemler yalnızca erkek iç çamaşırında kullanılan kumaşlar olan jarse (örme kumaş) ve trikoları kullanarak bir ilki gerçekleştirdi. Bu yeni kumaşların rahatlığını oldukça seven müşterilerinin desteğini aldı. Chanel burada şapkalar, ceketler, süveterler ve mariniere*ler sattı.

Coco Chanel, üzerindeki kendi tasarımı mariniere ile

1920’lerde parfüme epey meraklı olan Coco Chanel, ilk parfümü olan Chanel No. 5’i çıkardı. Daha sonra ifade edeceği üzere, çok uzun yıllar gelirinin büyük bir kısmı bu parfümün hasılatından geliyordu.

1925 yılında ilk Chanel takımını tanıttı: yakasız ceket ve vücuda iyi oturan bir etekten oluşan bu takım, devrim niteliğinde bir tasarımdı. Zira, o tarihe kadar kadınlar hep ağır kumaşlar, oldukça sıkı korseler ve diğer sıkılaştırıcı aksesuarları giyiyorlardı. Öte yandan Coco Chanel, adeta modanın zincirlerini kırarak kadınların içinde zor nefes aldığı tüm bu işkence aletlerine “güle güle” demelerine vesile oldu.

İlk Chanel takımı

Bir diğer ikonik tasarımı olan “Little Black Dress”i ise 1920’lerde tasarladı. O dönemlerde “yas” ile özdeşleşen ve genellikle cenazelerde giyilen “siyah”ın, aslında gece için ne kadar şık olabileceğini gösterdi. Bugün birçoğumuz gece çıkarken veya abiye giyerken siyah rengi tercih ediyorsak sebebi Coco Chanel’in bunu bir yas rengi olmaktan öteye götürüşüdür.

Sıcak bir yaz günü dünyaya gelen bu yetenekli kadın, 1971 yılının soğuk bir kış günü hayata gözlerini yumdu. Hiç evlenmedi ve dünyaya bir çocuk getirmedi. Ancak cenazesinde ona yüz binlerce kişi eşlik ederken, onu Chanel takımlarını giyerek uğurladılar. Bugün korsesiz, sıkı sütyen ve braletsiz de şık olabiliyor; pantolonu bir kadın olarak yargılanmaksızın giyebiliyor ve siyahı bir yas rengi olmaksızın her yerde tercih edebiliyorsak; Coco’nun ileri görüşlü ve rahat& şık moda anlayışına borçluyuz. Ardına dönüp baktığında bıraktığı mirasla gurur duyuyor olmalı. Işıklar içinde uyu Chanel!

 

Bonus: Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 1930’larda Türk Ordusu’nun üniformalarını kendisine tasarlatmış ve ordu, 1980’lere kadar bu üniformaları giymiştir.

 

Eda Ozceyhan

2015 senesinden beri EAO MAG'in kuruculuğunu ve genel yayın yönetmenliğini sürdürüyorum. Başkent Üniversitesi İşletme ve Anadolu Üniversitesi Sosyal Medya Yönetimi bölümlerinden mezun oldum. Çok küçük yaştan beri yazı yazmak, kitap okumak, şiir ve sunuculuk konularına ilgiliydim. Bunlarla ilgili birçok eğitim alıp, uluslararası yarışmalarda ödüller kazandım. İleri düzeyde İngilizce ve Fransızca, orta düzeyde Yunanca biliyor; boş zamanlarımda seyahat ediyor ve müzikle uğraşıyorum. Uluslararası satış ve pazarlama, dijital pazarlama, PR ve sosyal medya yönetimi konusunda uzmanlaştım.

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR