Gece
Gündüz

Kültür Mozaiği: Hatay

15 December 2018
4 dk'lık okuma

Birçok dinin hoşgörü içerisinde temsil edildiği Hatay, bu kültürel ve tarihi çeşitliliğine esasen UNESCO tarafından “barış kenti” seçilmeye layık görülmüştür. Oldukça görkemli sahilleri ve kaplıcalarıyla yazın da bir başka güzel olan bu kenti anlatmak yetmez. Eğer hiç burayı keşfetmediyseniz hemen gidilecekler listenize Hatay’ı da eklemelisiniz:)

Arkeoloji Müzesi

Modern ana ufuk açan bu müzede M.Ö 17.yydan kalma eserler mevcut. Dünyanın en büyük ikinci mozaik koleksiyonuna ev sahipliği yapan müzedeki bu zenginlikler, birçok yerde yapılan kazılar sonucu ortaya çıkan eserlerdir. Müze ve sikke koleksiyonu bakımından da dünyanın üçüncü büyük müzesi olan bu görkemli müzeyi kesinlikle görmelisiniz.

Titus Tünelleri

Romalılar döneminde su taşkınlarından korunmak için yapılmış bu görkemli tünel Samandağ’a 5 kilometre uzaklıktadır. Roma dönemi su mühendisliğinin önemli eserlerinden biri olan bu tünelin denize bakan kısmında kaya mezarları da bulunmaktadır. Her bir toprağı, taşı buram buram tarih kokan Hatay’ın keşfedilmeye değer bir yeri de burası derim…

Beşikli Mağara

Titus Tüneli’ni gezdikten hemen sonra yakınında görmeniz gereken bir başka yer de bu mağara. Kaya mezarları biraz tahrip edilse de farklı bir havası var. Doğayla iç içe 3-5 kilometrelik bir yürüyüşten sonra mezarlara ulaşıyorsunuz. Bu yüzden ayakkabınıza oldukça dikkat etmeli, trekking için uygun bir ayakkabı giymelisiniz. Askerler için yapıldığı tahmin edilen bu mağarada taş merdivenler ve kaya mezarları oldukça ilgimi çekti. Kayanın altını oyup mezar yeri yapmışlar.  Siz de arkeolojiye birazcık da olsa ilgi duyuyorsanız bu tarihi yakından hissedin derim!

 

Türkiye’nin En Uzun Sahil Şeridi Samandağ Çevlik

Karşı taraf Suriye sınırı olmak üzere Samandağ ayaklarınızın altında! Samandağ Sahili, Antakya’ya 22 kilometre uzaklıktadır. Sahil uzunluğu ise 16 kilometre uzunluğundadır. Sahilin kumsalı ince kumlardan oluşuyor. Bölgede meltem ve lodos rüzgârının etkisi oluğu için sörf yapılabiliyor.

St. Pierre Klisesi

St.Pierre Klisesi hristiyanlığın ilk ortaya çıktığı zamanlarda toplanılan ve yaşanılan yer olarak bilinir. Olası baskınlara karşı dağ içeriden delinerek daracık bir yükselen tünel kazılmıştır. Konumu itibari ile çok güzel bir tepede ancak ben bu kiliseyi manastır olarak hayal etmiştim. Harabe şeklinde olması beni üzdü.

Habib-i Neccar Camisi

Türkiye sınırları içinde inşa edilen ilk camidir. Defalarca yıkılmasına rağmen yeniden inşa edilmiş bir yapıya sahip olan bu caminin mimarisi oldukça dikkat çekici. İsmini ise M.S. 40’lı yıllarda yaşamış Hz. İsa’nın ilk havarilerine inanan bir Antakyalıdan almıştır. Efsaneye göre, Roma döneminde Antakya’da yaşayan halk putperesttir. Hz. İsa Antakyalılar için 2 resul gönderir. Resuller halk tarafından taşlanırken Habibi Neccar gelir ve resullerin doğru söylediğini halka anlatır fakat halk inanmaz taşlamaya devam eder. Habibi Neccar’ı da bu olayın ardından öldürmüşlerdir. Derler ki Habibi Neccar’ın kesilen boynu şimdi bulunan caminin olduğu yere kadar gelir. Ardından bu noktada Habibi Neccar Camii inşa edilir.

Hatay Künefesi

Bence bu kadar gezdikten sonra bir de ağzımızı tatlandırmamız şart. Künefe için satır satır laflar yazmaya pek de gerek yok diye düşünüyorum. Yapımında kullanılan özel peyniri, sıcacık şerbeti…Künefe kesinlikle Hatay’da yenir.

İskenderun Döneri

Oldukça geniş bir mutfağa sahip Hatay’da aç kalmanız mümkün değil. Peki ya İskenderun döneri? Hataylıların bayıla bayıla hatta ağızları yana yana yediği, yemelere doyamadığı bir dönerdir. Acısız istediğinizde bile gelen döner ağzınızı tatlı tatlı yakmaya yeter. En büyük özelliği ise en son kısmına geldiğinizde dürümün dibinde biriken sosu ve etin yağıdır.

Türkiye’nin Son Kalan Ermeni Köyü: Vakıflı

Vakıflı Köyü şehir merkezine uzak olsa da bence gidilmesi ve görülmesi gereken yerlerden. Ortalığı çiçek kokusu kaplamış mis yollardan geçerken karşıma uzun bıyıkları olan bir beyefendi çıkmıştı ve buranın yerlisi olduğunu söylerek bize köyün tarihinden bahsetmişti. 1830’lu yıllarda Hatay’ın Türkiye’ye katılmasıyla beraber bu köy varlığını halen devam ettiriyor. 2004 yılında ilk organik tarımını yapmış. Köyde yaşayanlar o kadar tatlı insanlar ki hiçbir şekilde ırk ayrımı yapmadıkları her hallerinden belli 🙂

Hıdırbey Musa Ağacı 

Efsaneye göre Hz. Musa su kenarında dinlenmek için durur ve asasını yere saplayarak su içmek için döner. Geri geldiğinde asası filizlenmiştir. 😊 Kesinlikle görülesi bir ağaç. Hemen yanında da Abı-Hayat Çeşmesi mevcut.

Tandırda Biberli Ekmek

Vakıflı köyüne kadar gelip de tandırda biberli ekmeğin lezzetini de keşfetmeden gitmeyin derim…

Yorum Yap

Your email address will not be published.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR