“Marakeş’ten Önce Her Şey Siyahtı”
-Yves Saint Laurent
Le Jardin Majorelle
Jardin Majorelle, ressam Jacques Majorelle’in en ünlü eseri olarak bilinir. 1923’de bugünkü Jardin Majorelle arazisini satın alan ve 1924’de bahçesine 5 kıtadan getirttiği bitkileri eken Jacques Majorelle, 1931’de mimar Paul Sinoir’dan kübik stilde bir villa inşa etmesini ister. 1947’de ise Majorelle Bahçesi merak edenlerin bilet alıp gezebildiği, Marakeş’te görülmesi gereken bir yer namını alır. Jacques Majorelle’in Fas’ın mozaik renklerinden ilham alarak, villayı ve bahçe duvarlarını boyadığı mavi ton, “Majorelle Blue” ismi ile literatüre giren bir renk haline gelir.
Gelelim bahçenin YSL durağına:
Yves Saint Laurent ve Pierre Bergé, bu bahçeyi ilk kez 1966 yılında gördüklerinde o kadar çok etkilenirler ki 1980’de Jardin Majorelle’in otel projesi için yıkılması gündeme geldiğinde hiç düşünmeden bahçeyi ve villayı yıkılmaktan kurtarırlar.
“Bana renkleri bu şehir öğretti; onun ışığına, cüretkâr melezliğine ve coşkulu keşiflerine tutundum.”
Laurent’in Marakeş Dönemi öncesi koleksiyonlarına bakıldığında çoğunluğun siyah renklerden oluştuğu göze çarpıyor. Marakeş Dönemi ise canlı bir dönem. Rüya gibi, sınırsız, kuralları ve kalıpları tanımayan, günlerin ve harcanan zamanın yetmeyeceği, modanın dakikası dakikasına sanata dönüştüğü bir dönem.
‘’1966’dan önce koleksiyonuna baktığınızda çok fazla siyah renk görüyordunuz ancak sonrasında bir renklenme gözlemliyorsunuz.” diyor tasarımcı Bjorn Dahlstrom
Özel bir gölge için ikonik kobalt mavisinin kullanıldığı bahçede, Kuzey Afrika endemik türü olan 15’den fazla kuş, 300’den fazla bitki türü bulunuyor. Ayrıca “Dünyanın En Lüks 10 Bahçesi” sıralamasında 4. sırada. Bahçenin bulunduğu caddenin ismi ise Yves Saint Laurent.
Laurent, hüzünlü bir güzelliğin insanıydı. Özgürleşen kadının modacısıydı. Herkese maskülenliğin, cesurluğun ve güzelliğin durdurulamayacağını gösterdi. Ressamlardan esinlenerek hazırladığı koleksiyonlarla akılalmaz anlar yaşattı. Jardin Majorelle onun için renklerin, hayallerin ve aşkın simgesiydi. Yaşadığı buhranlı zamanları daha iyi anılara dönüştürmek için her zaman ilk fırsatta bahçeye geldi. 2008 senesinde hayata veda ettiğinde ise vasiyeti üzerine külleri bu bahçeye savruldu. Yves Saint Laurent naif bir insan olarak yaşadı, yeteneği, düşünceleri onu olması gereken yere taşıdı. Cezayir’den Paris’e sonra da Marakeş’e uzanan bu yaşam ardında sayısız sanat eseri niteliğinde tasarımlar, geleceğe ışık tutan bir marka ve en önemlisi ise fikirlerini bıraktı.