Gece
Gündüz

70. Berlin Film Festivali’nin Öne Çıkanları

17 March 2020
yazdı
5 dk'lık okuma

70. Berlin Film Festivali 20 Şubat – 1 Mart tarihleri arasında gerçekleşti. Jüri başkanlığını Oscar ödüllü İngiliz aktör Jeremy Irons’ın yaptığı festival, yönetimde ve içerikte yapılan değişikliklerle son yıllara oranla beğenilen bir seçkiye sahipti. Önümüzdeki yıl boyunca görebilmeyi umduğumuz, festivalin öne çıkanlarını sizler için derledik.

DAU, Natasha

Festivalin en büyük yankı uyandıran ve tepki çeken yapımı Dau Projesi kapsamında yayınlanan Natasha filmi oldu. Dau, Sovyet Rusya’daki bir enstitünün yeniden inşa edilmesi üzerine kurulu çok disiplinli bir sanat projesiydi. Prodüksiyonuna 2004’te başlanan proje, Sovyetler’deki enstitünün bire bir inşa edilmesi, çoğunluğu amatör oyuncularla yeniden yaratılması ve 2 yıl boyunca gözlemlenip çeşitli sanat eserlerinin üretilmesini kapsayan uzun bir sürece yayılmıştı. 2019’da Paris’te prömiyerini yapan projenin ikinci büyük üretimi Natasha karakterine odaklanan filmdi. Filmde Natasha karakterinin hem cinsel hem psikolojik istismara maruz kalması ve bu istismarın oyuncuya gerçekten uygulanması büyük tepkiyle karşılandı. Oyuncuların sette geçirdikleri 2 yıl boyunca aralıksız olarak projedeki karakterleri olmaya zorlandıkları, günlük rutini bozan veya projeden çıkmak isteyen oyuncuların sert tepkilerle karşılaşıp devam etmeye zorlandıkları konuşulurken; projenin parçası olan her oyuncunun anlatılan dönemdeki enstitü çalışanlarından daha azını yaşamadıkları, sanat üretimi uğruna açıkça istismar edildikleri tartışmalarının arasında projenin daha pek çok eserinin yayınlanacağı biliniyor. Tepkilere karşın yönetmen Ilya Khrzhanovsky, filmin cinsellik ve şiddet barındırdığını fakat bunların ana unsur olmadığını ifade etti. Önümüzdeki yıllarda projedeki her karakterin ayrı ayrı ele alındığı yapımların çıkması beklenirken sanat dünyasının DAU’ya tepkisi de büyüyecek gibi görünüyor.

The Woman Who Run

Film: Kocası iş gezisine çıktığında kırsalda 3 arkadaşıyla görüşmeler gerçekleştiren bir ana karaktere yoğunlaşıyor. Diyalog üzerine kurulu olan film, birden çok akışı olan ve bunları Seoul eteklerinin dinginliğinde az sayıda karakterle ustaca işlemesiyle festivalden En İyi Yönetmen Ödülü ve En İyi Film adaylığı ile döndü. İlginin yoğun olduğu ve çoğu sinema yazarı tarafından övgüyle karşılanan eserin ülkemizde de gösterime girmesini umuyoruz. Güney Koreli yönetmen Sang-soo Hong’un 77 dakikalık eseri 2020’nin çok konuşulan filmlerinden biri olacak gibi görünüyor.

Never Rarely Sometimes Always

Festivalde büyük merak uyandıran ve Berlin’den Jüri Büyük Ödülü kazanan film, Baech Rats ve 13 Reasons Why’ın 2 bölümünü yönetmesi ile tanıdığımız Eliza Hittman’ın üçüncü uzun metrajı. İstenmeyen hamilelik yaşayan Pensilvanyalı bir genç kızın kürtaj olabilmek için New York’a gitmesini anlatan film; modern çağın kadın bedenine bakışına, ergenlik çağında bir kadının sınırlarla mücadelesine ve toplumun içindeki yalnızlığına odaklanıyor. Ödül sezonunda sıkça karşımıza çıkmasını umduğumuz filmin ABD vizyon tarihi 13 Mart olan filmin ülkemizde ne zaman vizyona gireceği bilinmiyor.

Swimming Out Till the Sea Turns Blue

Çin’in Shanxi Bölgesi’nde düzenlenen yerel edebiyat festivalini temeline oturtan belgesel, farklı kuşakların yazarları ile röportajlara yer veriyor. En eski kuşaktan yeniye doğru anlatılan akışı ile film; bölgenin zamanla nasıl dönüştüğünü edebiyatın ve sanatçının üzerinden anlatıyor. Yönetmen Jia Zhangke’nin son yıllarda en çok beğenilen işi olan yapım festivalde Berlinale Belgesel Ödülü’ne de aday gösterildi.

Rizi

Film: Birbirlerinden tamamen farklı hayatlar yaşayan Kang ve Non adında iki ana karaktere odaklanıyor. Kang, sebebini bilmediği, tüm vücudunu saran ve artık dayanamadığı acılarına çözüm ararken yolu Non ile kesişiyor. Bir araya geldikleri andan itibaren birbirlerinin yalnızlıklarına iyi gelen bu iki adamın hikâyesine tanıklık ediyoruz. Festivalden 2 adaylık ve 1 ödülle dönen film, Yönetmen Tsai Ming-Liang’ın kamerasını yüzler ve ışıklar üzerinde ustaca kullanmasıyla çok anlamlı bir şahesere dönüşüyor.

First Cow

Certain Woman ile hayran kitlesini oldukça genişleten Amerikalı yönetmen Kelly Reichardt’ın First Cow’u eleştirmenler tarafından oldukça beğenilen film arasında yerini aldı.  Yetenekli bir aşçı ile Çinli bir göçmen arasında gelişen beklenmedik dostluğun anlatıldığı bu dönem filmi ön aksta iki karaktere odaklanıyor görünse de arkasında kocaman bir dünyanın değişimini gözler önüne seriyor. Zahmetsiz anlatımı ve çekim teknikleri ile 2020 Amerikan bağımsız filmleri arasında da öne çıkacak gibi görünüyor.

Undine

Undine, Berlin’in kentsel gelişimi üzerine dersler veren başarılı bir tarihçi olarak çalışıyor. Fakat sevdiği adamın onu terk etmesiyle çok eski bir efsane onu yakalıyor. Artık ona ihanet eden adamı öldürmesi ve suya dönmesi gerekmektedir. Kökleri Antik Yunan’a dayanan efsaneye göre Undine, bir insana âşık olursa insana dönüşen bir su perisidir. Ama sevgilisinin ihaneti ile ölüme mahkum olan bu karakterin ruhunu ancak aşk ile kazandığına inanılır. Daha önce de sinema uyarlamaları görülen bu efsaneyi Christian Petzold günümüz Almanyasında yeniden yorumluyor. Filmin başrolündeki Paula Beer’ın En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü de aldığı film festivalden 2 ödül ve 1 adaylık ile ayrıldı.

There Is No Evil

Festivalden büyük ödül Altın Ayı da dahil olmak üzere 3 ödülle dönen film, idam cezasının varyasyonları olan dört farklı hikayeyi anlatıyor. Temelinde baskıcı bir rejime ve onun kaçınılmaz tehditlerine karşı ahlaki gücün temalarını ve bireysel özgürlüğü sorgulayan filmin yönetmeni Mohammad Rasoulof, İslam Hükümetine karşı prapaganda yapmak suçundan yargılandığı ve yurt dışı yasağı halen devam ettiği için festivale katılamadı. Etkinliğin en prestijli ödülü olan Altın Ayı’yı almak için kızı sahneye çıktı, yönetmen telefondan video konferans ile katılabildi. Özgürlük kavramı üzerine film çeken bir sanatçının festivale katılamaması kuşkusuz 70. Berlinale’nin en unutulmaz anlarından biriydi.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR