42 yıllık bir öykü düşünün. Dünya çapında milyon dolarlara mâl olan gişe rekorları, ürün satışları, kendine özgü bir hayran kitlesi ve seyircisi. Filmleri izlemeyenlerin siyah kaskı gördüğünde Darth Vader’ı tanıyacak kadar reklam yapmış, ünlenmiş ve bilinen bir öyküden bahsediyorum. Evet Star Wars evreninden bahsediyorum ve bu destansı öykünün katledildiği son üçlemenin son filmden, Skywalker’ın yükselişinden…
Yazının bu kısmından sonrası ağır spoiler ve eleştiri içerir. Keyfini kaçırmak istemeyenler için uyarmış olalım.
Nereden başlayacağımı bilemiyorum, hangi hatayı söyleyerek daha doğru öyküyü katleden onca şey arasından hangisiyle başlasam bilemiyorum. Film boyunca merak ettiğimiz birçok soruya cevap bulmaya çalıştık. Elimizde ise koca bir hiç var. Sanırım ismiyle başlayacağım. Biz hayran kitlesi olarak her zaman filmlerin isminden teoriler üretmeyi sevdik. Episode 9 için de aynı şeyi yapmıştık. Episode 8’de Luke’un ölümünün ardından geriye kalan 2 Skywalker vardı. Leia ve Ben Solo (Kylo Ren). Haliyle hepimiz Kylo Ren’in tekrar jedi birliğine döneceğini ya da Rey’in bir Skywalker olduğunu öğreneceğimizi düşünüyorduk. Gelgelim J.J. Abrams bizi çok güzel şekilde boşluğun ortasında bıraktı. Filmi izlemeyenler için söylemem gereken bir durum olarak yükselen Skywalker Rey ve Rey bir Skywalker değil ama kendisini öyle zannediyor. Oysa ki kendisi evrenin gelmiş geçmiş en güçlü Sith’i Palpatine’in torunu.
Bir dakika Palpatine mi? Nerden Palpatine’e geldi konu hemen anlatayım. J.J. Abrams sağ olsun bizi şaşırtmak istemiş. Onu da ekleyeyim bunu da eleyelim bu sayede fanları çekerim diyerek Palpatine’i hikayeye dahil etmek güzel fikir diye düşünmüş. Dahil etmek derken sözünün geçmesinden bahsetmiyorum. Evet yanlış duymadınız filmde Palpatine var. Neden? Ya bu adam ölmedi mi? Bu adam yıllardır nerede? Madem sen ölmedin ne diye imparatorluk yıkıldı, ilk düzen kuruldu? Hadi ilk düzen kuruldu başına geçen vasıfsız Snoke kim? Daha da vahim olan bir diğer konu ise Luke yıllardır onun ölmediğini biliyormuş ve Palpatine arıyormuş. Eee siz 2 film çektiniz, sen koskoca 2 filmde bundan neden bahsetmedin? Son dakika hikâyeye katmanın ne anlamı var. Madem Luke Palpatine’i arıyordu neden Episode 8’de Luke’u küstüm oynamıyorum havalarında buluyoruz? Bundan neden Rey’e bahsetmiyor? Bundan neden Leia’nın haberi yok gibi bir sürü soru kafamızda canlanıyor. Dediğim gibi biz filmi izleyip sorulara cevap ararken film bize birçok yeni soru hediye etti.
Evet gelelim Snoke konusuna Snoke’un kim olduğunu öğrenmeyi umut ettiğimiz filmde bize neler usandılar. Bize Snoke’lar sundular. Evet buda gerçek Snoke’lar var. Hemde anne turşusu gibi kavanozların içinde servise hazır Snoke’lar var. Snoke çok saygıdeğer senatörümüz Palpitine tarafında klonlama ya da başka bir yöntemle yaratılmış bir canlıymış. Star Wars evrenini iyi bilen kişilerin aklına şu soru geliyor: “Sonradan yaratılmış bir canlı nasıl Midi-kloryan sahip olup gücü kullanabiliyor?’’ Bir diğer soru ise şu oluyor haliyle Snoke Episode 8’de ölmüştü ve Rey ve Kylo’yu birbirine bağlayan kişinin kendisi olduğunu söylemişti. Episode 9’da ise Kylo ve Rey birçok defa birbiriyle görüntülü bağlantıya geçti. Daha nicesinde zaten böyle bir altyapı yapılmamıştı ve hiçbir Star Wars filminde böyle bir durumla karşılaşmamıştık. Madem böyle bir görüntülü görüşme olayı vardı bu iletişim cihazlarını ya da hologramları Jedi ve Sithler neden kullanıyordu? Peki Snoke öldükten sonra Kylo ve Rey nasıl görüşme yapabildiler. Hatta daha vahimi nasıl eşyaları bu görüşme sayesinde birbirlerine iletebilirdi. Filmin başında her 42 yılda bir Passana gezegeninde gerçekleşen bir festivale denk geliyoruz. Bir kız çocuğu festival esnasında Rey’e bir kolye hediye ediyor. Bu festival esnasında Kylo ve Rey görüşmeye başlıyor. Görüşme sırasında Kylo Rey’in kolyesini alarak inceliyor ve reyin olduğu gezegenin Passana olduğunu tespit ediyor. Altyapısı yapılmayan birçok içerik son üçlemede özellikle Episode 9’da maalesef fazlasıyla karşımıza çıkıyor.
Gelelim bir başka konuya. Exegol isminde bir gezegenin olduğunu öğreniyoruz filmin en başında. Bu yer sayın Palpatine beyefendiye aitmiş ve gizlenmek için yıllardır orada saklanıyormuş. Ve tabii ki filmde görüp hiçbir anlam veremediğim Sith yandaşların (ebedi Sith deniyor bu arkadaşlara) bu gezegende oluşu. Fragmanda gördüğümüz destansı filo bu gezegende buzların altında saklanıyormuş. Bu filoyu Sith yandaşları oluşturmuş.
Filmin başında Kylo Ren yıllardır öğrenmediği bu gezegeni öğrenerek Wayfinder yardımıyla buluyor. Bu Wayfinder neden var? Hadi var neden 2 tane var. Yol bulucudan 1 tanesini Luke biliyor ve bulmaya çalışıyor yıllarca. 7 ve 8’de anlatılmayan bu hikaye 9’da anlatılınca tabii seyirciler olarak büyük bir boşluğa düşüyoruz. Wayfinder ile ilgili bir diğer anlamsız konu ise az önce bahsettiğim 2 tane olma durumu ile ilgili. Luke’un peşinde olduğu Wayfinder’ın yerini gösteren bir hançer olduğunu biliyoruz. Bu hançer sayesinde son Wayfinder’ın yerinin Death Star 2’nin enkazında olduğunu öğrenen Ret Death Star enkazının olduğu gezegene ilerliyor. Death Star’ın içinde kendisinin Sith hayaliyle karşılaşan Rey karşısında Kylo Ren’i buluyor. İkili arasında geçen ışın kılıcı düellosu ise tam anlamıyla bir faciaydı. Kylo Rey’in Exegol’ü bulamaması için Wayfinder’ı parçalıyor. Bu sırada prenses Leia oğlu Kylo için tüm gücünü kullanarak bir nevi intihar ediyor. Bunun sonuncunda duraksayan Kylo Rey tarafında ışın kılıcıyla ölecekken bizim son Jedi’ımız Rey onu iyileştirerek canlandırıyor. Onlarca animasyon, çizgi roman ve filmde görmediğimiz birçok olay gibi iyileştirme yeteneği de bu filmde karşımıza çıktı. İlerleyen sahnelerde afallayan Ren babasını, Han Solo’yu görüyor. Han solo? Han solo ölmüştü, nasıl Kylo Han’ı görebiliyor diye düşünmeden edemiyoruz. Bir hayal gibi değildi, bir Force Ghost özelliği gibi değildi. Bu da ayrı bir tartışma konusu oluyor kendi içinde. Kylo Death Star’ın enkazında babasıyla konuşarak tekrar bir Jedi oluyor ve ışın kılıcını denize atıyor.
1,5 saat boyunca kötü giden film son bölümde toparlayarak birkaç güzel an oluşmasına sebep oluyor. Rey Luke’u bulduğu gezegene giderek Luke’un Ghost Force’u ile konuşuyor. Luke diğer Wayfinder’ın Kylo’nun gemisinde olduğunu söyleyerek son çırağına gazı veriyor ve gönderiyor. Rey Exegol’e giderken yol haritasını Poe ve direnişe gönderiyor. Poe tek şanslarının saldırmak olduğunu söyleyerek evrenin her noktasından son düzen ve imparatorluk karşıtı canlıları aramaya gidiyor. Rey Exegole vardıktan sonra saçmalıklar hız kesmeden devam ediyor. Karşısında imparatoru bulan Rey, onu takip ederek Exegol’e gelen Kylo ise ışın kılıçsız olarak Ren şövalyeleri’nin karşısına çıkıyor. Önceden anlatılmayan Ren şövalyelerinin Kylo Ren’e olan bağlılıklarının Sith düzenine nazaran daha az olduğunu da böylece öğrenmiş olduk. Ren şövalyeleri hakkında devam edecek olursak ya bu adamlar nerede? 3 filmdir onların hikayesini merak ederek beklerken koskoca filmde yine bu soruya cevap bulmadık. İlerleyen sahnelerde Ebedi Sith’lerin olduğu bir stadyum’u andıran bir sahneden film devam ediyor. Işın kılıçsız Kylo’nun etrafı ren şövalyeleri tarafından kaplanıyor, Rey’in çevresi ise imparator korumaları tarafından çevreleniyor. Daha önce bahsettiğim bir kolye olayı vardı. O olay burada da yaşanıyor. Bir cisim bir yerden başka bir yere ışınlanıyor ve Rey Luke’un ışın kılıcını Kylo Ren’e gönderiyor. Ve bir dövüş sahnesi başlıyor. Ren ve Rey tüm korumaları ve Ren şövalyelerini öldürdükten sonra Palpatine onlara yardımcı olmanın mantıksız olduğunu ve gücün iki saf tarafının bir araya geldiğini söyleyerek ikisinin de yaşam enerjisini çekiyor. Yaşlanmış parçalanmış bedeni bildiğimiz kanlı canlı bir hal alıyor. Kaybetmekte olan direniş filosu geri çekilirken Lando Calrissian ve Milenyum Şahin’i önderliğindeki ”halk” İmparator’un filosuna büyük bir saldırı yapıyor. Bu sırada güçlenen Palpatine direnen Ren’i uçurumdan aşağı atıyor. Çok güçlenen Palpatine büyük bir yıldırım saldırısı yaparak tüm isyancı filoyu yok etmeye yaklaşıyor. Film boyunca hep şu düşünceleri geçiriyoruz: ”Bu yoktu.” Evet daha öncesinde sadece bir romanda geçen Force Lightning gücünü kullanıyor. Ama bildiğimiz gibi bir Force Lightning değil bu, göğe ulaşan ve düşman filoyu hedef alabilen bir güç. Yerde yatmış gökyüzünü ve kaybeden isyancı filosunu gören Rey ise bir şeyler duyuyor. Bunlar birer konuşma ve tanıdık sesler. O saniye çoğu eleştirmene göre kötü olduğu söylense bile benim filmde duygulanarak izlediğim tek sahne başladı. Bu sesler Jedi sesleriydi. Anakin Skywalker, Aayla Secura, Yoda, Obi Wan, Adi Gallia, Qui-Gonn, Mace Windu, Kannan Jarus, Luminara Unduli, Ahsoka Tano.
Yerden büyük bir güç ve kararlılıkla kalkan Rey dedesi Palpatine’e karşı direnmeye başlıyor. ‘Ben bütün Sithlerim’ diyen Palpatine ‘Ben de bütün Jedilarım’ sözleriyle karşılık veren Rey Palpatine’i yok ederek yere seriliyor. Onun yere düşme anında Finn onun öldüğünü hissetmeye başlıyor. Filmin başından itibaren sana bir şey söylemem lazım diyen Finn, gücün kendinde de olduğunu söylemek istiyormuş. Rey’in baygın bedeni yerde yatarken uçurumda bir el görünüyor. Ben Solo hayatta kalarak Rey’i iyileştiriyor. Bir sonraki sahne ise tüm hayranları ikiye böldü. Rey ve Ben öpüşüyorlar. Kardeşçe diyen var, aşkla diyen var. Bence kesinlikle kardeşçe bir öpüşme değildi bu. Gökyüzünde zafere ulaşan isyancı filosuna katılarak Rey ve tüm filo Exogol’den ayrılıyor.
Tüm sevinç ve mutluluk dakikalarının ardından Rey tüm hikayenin başladığı o gezegene gidiyor, Tatooine. Bir zamanlar Obi-Wan’ın da yaşadığı gezegende Luke’un evinin yakınlarına giderek Luke ve Leia’nın ışın kılıçlarını kumların altına gömüyor. Daha sonra benim hayran kaldığım ve serinin sonuna yakışan, güce dengenin geldiğini gösteren sarı ışın kılıcını açıyor. Rey’e yaklaşan yaşlı kadın “kimsin sen?” diyor.
-Adım Rey.
-Hangi Rey?
Uzaklarda beliren Leia ve Luke’un Ghostlarına bakarak,
– Rey Skywalker.
İki güneşin doğuşu-batışı görülür ve film biter.
https://www.youtube.com/watch?v=Xo2pjiwh8pk
Görsel Kaynakça
https://mamasgeeky.com/2019/12/rise-of-skywalker-jedi-cameos.html
https://www.vanityfair.com/hollywood/photos/2019/05/star-wars-the-rise-of-skywalker-exclusive-photos