“Yaşamınız doğduğunuz an değil yolunuzu seçtiğiniz an başlar.”
Merhabalar 🙂 Bugün size dövüş sanatları meraklılarının kulağına aşina olduğu bir kelimeden bahsedeceğiz: Do’dan. Öncelikle nedir bu Do?
Do kelimesinin kökeni Japoncadır ve “yol” anlamına gelmektedir. Do denilince akla gelen ilk şey Uzakdoğu Savaş Sanatları. Haksız da sayılmazsınız sevgili okurlarımız. Do, Uzakdoğu Savaş Sanatlarının ortak yönü. Vazgeçilmez parçası. Özü.
Do Felsefesi, Uzakdoğu’nun kalbinde doğan bir prensipler bütünüdür. Avrupa’nın sömürge adı verdiği haşin, yıkıcı, aç pençelerine karşı silahsız olan Asya halkları kendilerini bu pençenin saldırgan savaş darbelerinden, katliamlardan, yağma ve yıkımlardan muhafaza etmek için bedenlerini eğiterek bugün dövüş sanatları olarak bilinen Uzakdoğu Savaş Sanatları’nın doğmasına sebep oldular. Diğer sporlarla olan en büyük farkları Japonya’da doğup tüm Asya’da evrenselleşen yolun yani Do’nun bu sporların temeli olmasıdır. Do Felsefesi bedeni eğitmek için önce ruhu eğiten bir kaidedir. Güçlü bir beden, içinde cesaret, hayal, sükunet ve uyum taşıyan bir ruh varsa mümkündür. Do Felsefesi ruhun eğitimini öne çıkararak dövüşçünün içinde ve dışında gücünü dengelemesini hükmeder.
İç Bütünlük
Dövüşçü yani savaşçı, savaşın kötülük ve yıkım getirmesini istemez. Savaşının gayesi huzur ve barış olmalıdır ve bunun bilincindeki savaşçı Do Felsefesi gereğince ilk önce ruhunu huzura erdirir ve barışçıl bir gözle dünyaya bakar. İç bütünlüğü huzurlu bir ruh hali ve hümanist tavrı ile kazanır.
Öz Benlik Saygısı
Do Felsefesi, savaşçının dövüşünde başarılı olabilmesi için önce öz benliğine saygı duyması gerekliliğini şart koşar. Savaşçı kendisine değer verir ve kendine saygı duyar. Kendisini olduğu gibi kabullenememiş bir savaşçı onu eğiten hocalarına, bağlı bulunduğu teşkilata, ideolojiye ve çevresine saygı duymayı beceremez. Bu yetkinliği sağlayabilmesi için benliğini doğruya yöneltmeli, kurallara uyan, iyilik yapan, haklının yanında olan, ahlak sahibi benliğine bütünüyle saygı duymalıdır.
Birlik Olmak
Savaşçı ruhu ile bir bütün ve yalnızdır fakat her savaşçı yani dövüşçünün bağlı bulunduğu bir teşkilat vardır. Do prensibi birlik duygusunun bir dövüşçünün olmazsa olmazı olarak tanımlar. Gerektiğinde omuz omuza vermeli, yoldaşına destek çıkmalı, birlikten kuvvet doğurmalıdır. Birlik duygusu ile hareket eden dövüşçü yalnız kalsa bile bir yerlerde onun gibi olan birilerinin olduğunu bilerek yalnızca kendini değil tüm yoldaşlarını korur. Birlik, nezaketi getirir. Birlik duygusu ile dövüşçü, nazik ve alçakgönüllü bir tavır takınır. Burnu büyüklüğün Do Felsefesi’nin dövüşçüye giydirdiği vakur tavra uymayacağını bilir. Birlik duygusu olmayan bir dövüşçü eksiktir ve olması gerektiği gibi savaşma gücünden yoksun kalır.
Yalnız Kovboy
Do Felsefesi savaşçıya birlik duygusunun haricinde kendi başınayken de hayatının kontrolünü devam ettirebilecek sakinliğini, vakurluğunu, gücünü ve dengesini korumasını söyler. Ruh ve beden, her daim bütünlüğünden şaşmadan yola iyilik, sevgi, akıl ve bilgelik ile devam etmeli kişi kendi kendine yetmelidir.
Rakibin Düşmanın Değildir
Savaşçı ring veya tatami fark etmez savaş sahasına çıktığında hakemlere ve antrenörüne gösterdiği saygı ve adaleti rakibine ve onun antrenörüne de göstermelidir. Gerçek bir dövüş sanatçısı, savaşının adil olması için dikkatli olmalıdır. Savaşta her şey mübah değildir, Do prensibi mübah olanın kaideler doğrultusunda yapılan savaşların adil olduğu fikrini savunur. Düşene el kalkmaz, savaş esnasında ağır sonuçlar alınsa bile gong bitiş sinyali verilmesi için çalındığında iki savaşçı da birbirine sarılmalıdır. Do prensibi düşmanlığa değil sevgiye ve adalete kucak açar.
Dolayısıyla…
Do Felsefesi benimseyen herkes için sadece birkaç kelime değil hayatını yeniden şekillendiren, yemin ettiği bir yola sokan iyilik ışığıdır. Savaşçı saygılı, gurur sahibi, insancıl, azimli, dengeli; cesur, disiplinli, kendini iyiliğe ve düzene adamış ve gerektiğinde bunun için liderlik yapabilen kişidir. Do’nun ışığında yemin etmiş her dövüşçü gücünü öbür sporlarda olduğu gibi kaslarından değil Do’nun kendisine verdiği ruhsal güçten alır.