Evet sevgili EAOMAG okurları, yine Ekran001 ile beraberiz! 2021’e adım attığımız şu zamanlarda yepyeni işler kapıdayken bir konuya açıklık getirelim. TV mi dijital mi? Görür görmez dijital diyeceğinizden emin gibiyim. Hatta eminim, fakat birlikte bir algıyı yıkalım da isterim. Olaya bambaşka pencerelerden bakalım, gelin. Öncelikle, yazımda bahsettiğim her konu ülkemiz sınırları içerisinde. Türk televizyonları ve yine Türk dijital dizi platformlarından bahsedeceğim. Şu günlerde biliyorsunuz dijital mecralar fazlalaştı fakat benim gönlüm televizyonunun yitip gitmesine razı değil. Hala Türk televizyonlarına güzel işler yapılmaya devam ediyor arkadaşlar. Güvenin bana, sadece değerleri bilinmiyor.
Bilmeyenler vardır diye anlatayım. Bizim en çok izlenen 7 ulusal kanalımız var. E, haftanın da 7 günü var. Koyduk mu bunları cebe? Kanallar haftanın her gününe dizi koyuyor. Bu durumda 7 günde toplam 49 dizimiz olmuş oluyor. Ve bu dizilerin sadece 7 tanesi bir günde yayınlanıyor. Benim yazarken bile kafam karıştı umarım size düzgün anlatabilirim durumu. Hal böyle olunca iddialı dizilerin rakipleri karşısında mum gibi erime olasılığı çok yüksek oluyor. Tutunanlar var mı derseniz evet var ama her tutunan iddialı olmayabiliyor. En ufak bir reyting kaybında ise kanal bu kadar rakibin arasına o diziyi yayına koymaktan kolay vazgeçiyor. Emin olabilirsiniz ki birçok güzel iş böyle çöpe atılıp reyting savaşından eleniyor. Bunda sürelerin de etkisi yok değil. Bir dizinin aşağı yukarı 2 buçuk saat olması mesela. Bu süreler hem senaryo yazımını hem de dizinin çekim sürelerini uzatan ve akışı bozan bir faktör. En azından süre sıkıntısı çözülse yukarıda anlattığım birçok problem çözülecek gibi hissediyorum.
Gelelim dijitale. Bir geldi, hızır gibi yetişti hepimize. Dijital dizi platformları ve böyle platformlara yapılan içerikler, Türk dizilerine olan algıyı biraz olsun değiştirdi. Peki, nasıl değiştirdi? Sürelerinin kısalığı, içeriklerin kalitesinin artması, cesur senaryolar, yaratıcı fikirler, genç ve dinamik izleyici kitlesine hitap eden içerikler… Aynı zamanda birçok oyuncu televizyonda dizisinin tutmama riskini göz önünde bulundurup dijital platformlara iş yapmayı seçiyor. Bütün bunlar bizim dijitale olan bakış açımızı iyileştirip güçlendirirken televizyondan da uzaklaştırıyor. Aslında dijital platformlar televizyonu, televizyonlar da dijital platformları beslemeli. Elbet ikisinin de kendi içinde eksikleri, aksaklıkları, oturmayan işleri var. Şöyle ki, dijital platformlarda da tutmayan diziler var. Aynı televizyondaki gibi! İlk sezonu izlenir ise ikinci sezonu çekiliyor. Yani ikisinde de ”tutma” söz konusu! Neden biliyor musunuz? Çünkü her işin eksiği olabilir. Bir iş dijital bir platformda diye televizyon işinden çok daha iyidir diye bir kural yok. Bu arada dijital dizi diye de bir kavram olmamalı. Dizi dizidir yahu..
Benim fikrimi soracak olursanız, benim parolam samimiyettir arkadaşlar! Ben samimi ve inandırıcı işleri izlemeyi seviyorum. Bazen dijital platformlara yapılan işler samimilikten ve kendi kültürümüzden fazlaca uzak, Avrupa işi olmak için can atan ama can atarken batan işler oluyor. Samimi iş yok mu? Elbette ki var ama daha çok olabilir, lütfen olsun! Televizyon işleri genelde kendi kültürümüz ve yaşam tarzımıza uygun işler olduğu için daha samimi geliyor ama onun da dozu kaçmasın lütfen. Yani demem o ki dijital veya televizyon diye peşin hüküm vermek olmaz. Olaya proje bazında bakmak lazım. Öncelikle önyargılarımızı bir kenara bırakarak, algıları ve artık pas tutmuş söylemleri de duymazdan gelerek başlayabiliriz. Ne dersiniz, olur mu?
Emeğe saygı duymak lazım. Hepsine ciddi emek harcanıyor bu işlerin. Yani biz izliyoruz ama şıp diye çekilmiyor bu işler. Ha dijital, ha televizyon… Emek aynı emek.. Olacak arkadaşlar. Olaya kesin gözlerle, önyargılarla bakmamayı, iş bazında bakmayı öğrenecek herkes. Sektör, içindeki potansiyeli gün geçtikçe daha çok fark edecek. Çünkü şunu biliyorum ki bizim topraklarımızda duygular asla tükenmez.
Ve biz içimizde bu kadar çok duyguyu bir arada barındırırken yaratmak asla tükenmez.